Yapı Magazin
Yalıtımsız Çatılara Sahip Binalar, Enerji Kaybına Uğruyor!

Yalıtımsız Çatılara Sahip Binalar, Enerji Kaybına Uğruyor!


Genel olarak işiniz çatı kapmalar, fakat su ve ısı yalıtım malzemelerinin de tedarikini sağlıyorsunuz. Bu noktada ısı yalıtımı ve çatı kaplama arasında bir bağ olduğunu söyleyebilir miyiz?

Kesinlikle böyle bir bağın olduğunu söyleyebilirim. Aslında olması da gerekiyor fakat ne yazık ki çatı kaplamalar çoğu zaman ülkemizde ihmal ediliyor. Eğer bir çatı kaplaması yapıyorsak, buna gösterdiğiniz hassasiyeti ve önemi yalıtım için de göstermemiz gerekiyor.

Çatı bizi yağmur, fırtına kar ve doludan koruyabilir ama sıcak ve soğuktan korumaz. Eğer çatının altında bir yaşam alanı varsa burada ısıtmaya ve soğutmaya ihtiyaç olacaktır ve o çatıda yalıtım yapılması şarttır.

Bazen çatı kaplamalarda sadece çatının görünürdeki kısmı ile ilgileniriz, ancak çatıyı tamamlayan su yalıtımı ve ısı yalıtımı olmak üzere iki unsur daha var. Tabi diğer yandan bazı çatı kaplamalar ekstra su yalıtımına ihtiyaç duymayabilir. Fakat bu tip ürünlerde de ısı yalıtımı çok önemlidir. Bu durumda da yalıtım çatı kaplamasının cinsine göre yapılmalıdır.

Yani çatı kaplama ve ısı yalıtımı birbirini destekleyen işlemler mi?

Kesinlikle! Birbirini öyle destekleyen çatı kaplama malzemeleri var ki, altında ısı yalıtım malzemesi olmadığı anda hem ürünün verimliliği düşüyor hem de ömrü kısalabiliyor. Çünkü altta yapılan ısı yalıtımı sıcakta ve soğukta meydana gelen yoğuşmaları önlüyor. Eğer üstteki çatı kaplama malzemesi bu yoğuşmadan etkileniyorsa –ki etkileniyor- malzemenin hem verimliliği azalmış oluyor hem de ömrü kısalıyor.


Yapıların iç ve dış etkenlerden doğru biçimde korunmasının yolu yalıtım yaptırmak dedik. Tabi diğer yandan kişisel konfor için de yalıtım yaptırıyoruz. Bir diğer taraftan da aslında ülke ekonomisine katkı sağlamış oluyoruz. Bu üç hususu göz önüne alarak, siz nasıl bir değerlendirme yaparsınız?

Yalıtımda öncelik sadece işin standardını tamamlamak olmamalı, içinde yaşam bulunan ortamın konforu da oldukça önemli. Çünkü insanlar yalıtımsız ortamda hem sağlık açısından hem de mental açıdan olumsuz etkilenecektir. Düşünün, rahat uyumak için yatağınıza uzanıyorsunuz ama sabah hastalanmış şekilde uyanıyorsunuz. Bu durumla kimse karşılaşmak istemez.

Diğer yandan şu an pek de önemsenmeyen ses yalıtımı da kişisel konfor açısından büyük önem taşıyor. Bu yüzden çatı kaplamacıları olarak, bir yapının çatıyla ele alınması taraftarıyız. İlk önce yapılacak olan çatının karkasının sağlam olması, sonrasında da çatı kaplama malzemesinin doğru seçilmesi ve özellikle alt yapıda ısı yalıtımının, çatı kaplamasının verimliliğini artıracak şekilde hesap edilmesi gerekiyor. Enerji maliyetlerinin bu kadar yükseldiği bir dönemde, ısıtma ve soğutma giderleri noktasında çatı kaplaması altından ısı yalıtımının yapılması, kullanım maliyeti açısından baya fark oluşturuyor. Bu da dolayısıyla ülke ekonomisine katkı sağlıyor.  


Peki, bir binanın enerji kimlik belgesine sahip olabilmesi için cephe ve çatı yalıtımının bir arada olması gerekiyor mu?

Aslında enerji kimlik belgesinin, yapının tüm unsurlarını içermesi gerekiyor. Yani sadece cephe değil aynı zamanda çatıda da yalıtımın olması gerekiyor. Özellikle çatı katında yaşayan insanlar açısından yalıtımın büyük önem taşıyor. Çünkü çatıdan çok daha fazla ısı kaybı oluşuyor.Bu noktada çok katlı yapılar söz konusu olduğunda, en üst katın haricinde diğer katlar bu ihtiyacı çok fazla hissetmediğinden öncelik daima cephelerde ve pencerelerde oluyor.

Daha prestijli projelerde çatı yalıtımı ihmal edilmiyor ancak, genel olarak çatı yalıtımı ya göz ardı ediliyor ya da minimum şekilde çözülmeye çalışılıyor. Ne yazık ki bu durumda dahi, binalar enerji kimlik belgelerini alabiliyor.


Bu noktada geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırmadan bahsetmek isterim. Yapılan bu araştırmaya göre geçtiğimiz günlerde yaşadığımız ve İstanbulluları etkileyen aşırı yağış sonrası çatı tadilatında yüzde 300 talep artışı olduğu söyleniyor. Konu hakkında sizin gözleminiz nedir? Sizin tarafınızda böyle bir artış söz konusu mu?

Dünyanın birçok yerinde bu tip afetlere önlem alınmış oluyor fakat bu durum Türkiye’de kolay kolay karşımıza çıkan bir şey olmadığından böyle bir afete hazırlıksız yakalandık. Yaşanan felakette, birçok yerde araçların dahi kaplamalarının hasar gördüğüne şahit oldum. Akabinde çatı kaplamalarının zarar görmemesi mümkün değildi. Böyle durumlarda aslında çok da iddialı olmamak gerekiyor çünkü her çatı malzemesi bu tür afetlerde hasar alıyor. Tabi bazı ürünler diğerlerine göre daha az zarar alıyor orası ayrı. Bu noktada da önemli olan hızlı malzeme tedariki ve değişimi oluyor.

Özellikle İstanbul’un belli bölgeleri çatı kaplama konusunda büyük hasar aldı. Bu da doğal olarak çatı malzemelerine olan talebi artırmış oldu. Yani belki de biz son üç yılın en yoğun dönemini yaşadık ve hatta şuan malzeme yetiştirmekte zorlandığımızı söyleyebilirim.

Nimeçatı olarak durum her ne olursa olsun, ihtiyaçların doğal süreçlerle olmasından yanayız. Ülkemizde zaten hâlihazırda çok ciddi miktarda dönüşüme ihtiyacı olan yapı stokumuz var. Bu yapı stokunun çatılarının iyi durumda olması da mümkün değil. Bu vesile ile çatıdan başlayarak yenileme sürecine girilmesi gerektiğini düşünüyorum.


Aslında şu sıralar su yalıtımını konuşmanın çok doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle ’99 depreminin yıl dönümü yaklaşıyorken su yalıtımının önemine dikkat çekmek doğru bir hamle olacaktır. Bir çatı kaplamacı olarak, su yalıtımı konusunda sizin söyleyecekleriniz neler?

Su yalıtımının gerekliliğini en acı şekilde ‘99 depreminde deneyimledik. Deprem kuşağında olan bir ülke olarak hala tehdit altındayız.  Şunu söyleyebilirim ki, 99’daki bu acı tecrübeden, yapı imalatında ciddi bir değişikliğimiz oldu fakat diğer tarafıyla hala su yalıtımı zorunlu hale gelmedi. Bir türlü bu konuda istenilen atılımlar yapılmadı.

O günden bu güne, hem Türkiye’deki inşaat sektörünün büyümesinden hem edinilen tecrübelerden hem de bilincin artmasından, temellerde artık su yalıtımı yapıyoruz. Bana göre en önemli unsur da budur. Çünkü temelde yapılmayan yalıtımlar, sonrasında ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın yüzde yüz verime sahip olmuyor. Bu noktada Nimeçatı olarak, sloganımızda da belirttiğimiz gibi temelden çatıya kadar olan tüm ihtiyaçlara cevap olabiliyoruz.


İTO’nun yaptığı ısı yalıtım sektör araştırmasına göre Türkiye’de gerçekleştirilmiş veya gerçekleştirilmekte olan konutlar ele alındığında yalıtım özelliklerinin yetersiz kaldığı, kayda değer enerji kayıplarının yaşandığı, dolayısıyla aşırı enerji kullanımından ötürü çevrenin de zarar gördüğü ortaya çıktı. Sizce, bahsettiğimiz ‘yalıtım özelliklerinin yetersiz kalması’ durumu kullanılan malzemelerle ilintili olabilir mi?

Bir yerden baktığımızda yalıtım özelliklerinin yetersiz kalması durumu hem kullanılan malzemelerle hem de o malzemelerin uygulamasıyla ilgili oluyor. Kişisel tecrübem şunu gösteriyor; artık yapılarda ısı yalıtım zorunluluğu var ama yalıtımın konforuna alışan insanlar da artık yalıtım yapmayı tercih ediyor. Fakat bazı kesimler, ısı yalıtımının uzun vadede sağlayacağı faydadan ziyade, işin ekonomik kısmı düşünerek anlık çözümler üretiyor. Yani, yüzde 70 verim alınabilecek malzeme yerine yüzde 10 verim sağlayan düşük bütçeli malzemeler tercih ediliyor. Tabi bu durum oldukça yanlış ve desteklemediğimiz bir çözüm yöntemi.

Diğer yandan işin uygulama kısmından bahsedecek olursak; bir malzeme ne kadar iyi olursa olsun, iyi uygulanmadığı zaman beklenen verimliliği sağlayamıyor. Son yıllarda birçok mesleki yeterlilik kursları verilmeye başlandı, ustalara yönelik bir takım çalışmalar başlatıldı fakat ben yine de yeterli bulmuyorum. Birkaç saatlik basit bir eğitimle bu belgenin veriliyor olması bütün işin bittiği anlamına gelmiyor. Bu noktada da hem üreticilere, hem uygulayıcılara hem de satıcılara önemli görevler düşüyor.

Bir diğer önemli nokta da, bu uygulamaların gerçek bedellerinin ödenerek, çalışanların emeğinin karşılığının verilmesi gerektiği. Bahsettiğimiz ürünlerin kaliteli olmasının, diğer yandan uygulamanın ve uygulayıcının iyi olmasının çok daha iyi işleri ortaya çıkaracağına inanıyorum.


Diğer yandan Türkiye’ye ufak ufak giriş yapan ve sıfır enerji mimarlığı olarak adlandırılan bir olgu var. Sıfır enerjili binalara doğru aksiyon olursa, Nimeçatı olarak buna ne kadar hazırsınız?

İlk olarak sizlerin de söylediği gibi sıfır enerji mimarlığı şu an Türkiye için başlangıç aşamasında. Özellikle kuzey ülkelerinde bu olgu yıllardır var. Belki çok spesifik olarak özel sektörün oluşturduğu ve yeşil malzemelerin kullanıldığı bazı iddialı projeler var ama bunun toplumun tamamına yayıldığını maalesef söyleyemem.

Bu noktadan bakıldığında, yapıların yeşil bina konsepti ile yapıldığını düşünecek olursak, çatıların yeşil çatı olması gerektiğini öncelikle belirtmem gerekiyor. Cephe kaplamalarının da hem doğal malzemelerle hem de şehir içinde kendini saklayabilecek bir hüviyette olmasından yanayım. Keza binada kullanılan yapı malzemelerinin birçoğunun geri dönüşüm malzemelerinden elde edilmiş ürünler olması taraftarıyım.  Bu saydığım unsurlar yerine getirildiği zaman sıfır enerjili binalar elde edemiyor olsak bile, en azından yapıyı doğru oluşturmuş oluruz. Sonrasında sıfır enerjiye gidebilecek çözümler var. Eğer çatı kaplamasını yeşil bir çatı kaplama malzemesiyle yaptıysak, güneş enerjisi panelleriyle özellikle elektrik ihtiyacının çok büyük bir bölümünün karşılanacağını düşünüyorum. İmkân ve şartlara göre, binadan çıkan atıkların bir tank vasıtasıyla toplanarak geri dönüşüme kazandırılması gerektiğine inanıyorum.

Nimeçatı olarak sektörün gelişimine daima ayak uyduruyoruz. Sıfır enerjili binalara yönelik bir istek olduğunda çalışmalarımıza o şekilde yön verebilecek konumdayız.


Önceki sohbetlerimizde sektörün gelişimine ve pazarın ihtiyaçlarına göre yeni ürün arayışına girdiğinizi belirtmiştiniz. Peki, bu arayış hangi segmentte? Yalıtım malzemeleri de bu arayışa dâhil mi?

Nimeçatı’da arayış bitmez. Çünkü mimarlarımızın birçok yeni tasarımı oluyor. O tasarımlara cevap verebilecek ürünler gerekiyor. Biz her ne kadar mevcut ürünlerimizle bu sorunu çözsek de yan malzemelere ihtiyaç duyulabiliyor. Bu yüzden yeni ürün arayışımız hala devam ediyor. Hem çatı kaplama, hem ısı yalıtımı, hem su yalıtımı hem de Nimeçatı’nın diğer kolu olan yapı kimyasalları alanında bu yıl bünyemize yaklaşık 10 tane yeni ürün kattık. 

Diğer yandan, bazı ürünlerin sahadaki performanslarının artırılması adına da tamamlayıcı ürünlere ihtiyaç duyuyoruz. İnsanların ihtiyaçlarına göre çeşitli kalitelerde de ürünler gerekebiliyor. Dolayısıyla Nimeçatı ürün gamını farklı çözümlere ve farklı ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde geliştirmeye devam ediyor. 

Etiketler:

Yalıtımsız, Çatılara, Sahip, Binalar, Enerji, Kaybına, Uğruyor!

Paylaş:
İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN
Our site uses cookies. Learn more about our use of cookies: cookie policy

Sign Up for Our Newsletter