Yapı Magazin
Taş Yününde Yeni Bir Işık, Doğudan Yükseliyor

Taş Yününde Yeni Bir Işık, Doğudan Yükseliyor

 

Elazığ’da faaliyete geçirdiğiniz taş yünü entegre üretim tesisi en önem verdiğiniz yatırımlardan birisi. Yeni tesisinizde üretim kapasitenize ve Ar-Ge’ye dair hedeflerinizden bahseder misiniz?

Muhammet Ali Akdağ (Akdağ Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Bşk. Yrd.): 2019 yılı Haziran ayında ana tedarikçi makine firmamız ile yaptığımız sözleşme ile birlikte, tesisimizin inşaat ve yatırım faaliyetlerine hızlı bir başlangıç yaptık. 10 Eylül 2019’da bu yatırımımızla ilgili bir Ulusal basına açık bir lansman toplantısı gerçekleştirdik. Akıllı fabrika mimarisi ile inşa edilen tesisimizde, Endüstri 4.0 modeli ile Ar-Ge’si güçlü, inovatif ve sürdürülebilir bir kalite anlayışı ile taş yünü piyasasına yenilikler katacak. Tüm ürün gamlarında yüksek kaliteli ürünler ile öne çıkmayı hedefliyoruz. Bu hedefler doğrultusunda ilerlemeye de devam ediyoruz. Tesisimizde kurulacak makinelerin seçiminde ve hatta bina inşaat yapımında dahi bu nitelikte bir yapı oluşturacak şekilde hareket ettik. Ar-Ge’ye yönelik önemli hedeflerimiz var. Üretime başladığımız dönemde ve daha ilerleyen zamanlarda Ar-Ge çalışmalarımızla ilgili önemli duyurularımız olacak. Şu anda taş yünü üretimi konusunda en yenilikçi ve en son teknoloji ile ilgili yapmış olduğumuz bu yatırım ile üretim hedefimiz, birinci fazda 52 bin ton/yıl olacak. Bu konuda ekip olarak var gücümüzle çalışıyoruz.

İnşaat sektörünün özellikle iç pazarda durma noktasına geldiği, üretimin tamamen ihracata dayalı gerçekleştiği bir dönemde, böyle bir yatırım kararı almak ciddi bir cesaret göstergesi... Bahsettiğiniz yatırım, ciddi maliyetleri olan bir yatırım. Bu kararı nasıl aldınız ve neden taş yünü?

Muhammet Ali Akdağ: Rahmetli babamın bir tavsiyesi ve ısrarı vardı. Onun vesilesiyle sektörle ilgilenmeye başladık. Yatırımımızla ilgili fizibilite çalışmaları 2015’te başladı. O zamanlar, ülkemizdeki taş yünü üretim kapasitesi talebe göre oldukça düşük seviyelerdeydi. Zamanla ilave yatırımlar ile üretim artsa bile talebin de aynı oranlarda artacağı öngörüsündeydik. Çünkü ülkemizde nüfus arttıkça, yapı ihtiyacı hep olacak. En önemli gündem maddelerinden biri, kentsel dönüşüm. Bu konuda fazla yol kat edebilmiş değiliz. Dönüşüm ihtiyacı olan yapılarımızın sayısı çok fazla. Binaların hem yenilenmesi hem de enerjinin korunması gerekliliklerini göz önünde bulundurduğumuzda, bölgemizdeki taş yünü üretim kapasitesinin artan talebe cevap veremeyeceğini öngördük ve hızlıca harekete geçtik. Küresel, ekonomik bir durgunluğun söz konusu olduğu, sınırlarımızdaki ülkelerde önemli güvenlik sorunlarının yaşandığı bir dönemde, fizibilite çalışmalarının ardından, 2019 yılında yönetim kurulumuz olarak, uygun bir yatırım ortamı olmamasına rağmen bu yatırımı hayata geçirme kararı verdik. Yaşanan sorunların geçici olduğunu biliyorduk. Bir süre sonra talepte ciddi artış olacağı şeklindeki öngörümüze ve memleketimize olan inancımıza dayanarak, yatırım kararını aldık. Öngördüğümüz gibi de oldu. İnşaat sektöründe bahsedilen kriz birdenbire aşıldı. Konut stokları azaldı, sektörde ciddi bir canlanma meydana geldi.

Türkiye’de yalıtım bilinci daha yeni oluşmaya başladı. Şimdi sıra, doğru yalıtım yapılmasında. Doğru yalıtım hususunda taş yünü önemli bir malzeme. Biliyorsunuz enerjide dışa bağımlıyız. İthal ettiğimiz enerjiyi ülkemize döviz ile getiriyoruz. İthal ettiğimiz bu enerjinin yüzde 40’ı binalarımızda kullanılıyor. Nem itici özelliği, yanmazlık özelliği, ses ve ısı yalıtımı sağlaması açısından yalıtım uygulamalarında büyük öneme sahip olan taş yünü ile ilgili uygulama kuralları devlet tarafından da yönetmeliklerle belirleniyor. Örneğin, kamu yapılarının belli alanlarındaki yalıtım uygulamalarında taş yünü kullanımı zorunlu hale geldi. Bu tür uygulamalar, bilgi birikimi ve bilince bağlı olarak artacaktır. Şimdi Sıra, ürün kalınlıklarının ve yoğunluklarının standart altına alınmasında.

Projenizin genel özelliklerine baktığımız zaman, sürdürülebilir geri dönüşüm, sıfır atık, karbon ayak izini uluslararası kabul görmüş değerlerin altına çekmek ve üretimde ihtiyaç duyulan enerjinin fabrikada üretimi hedeflerinin söz konusu olduğunu görüyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için, sahip olduğunuz teknolojilerden ve hayata geçirdiğiniz uygulamalardan bahseder misiniz?

Muhammet Ali Akdağ: Projemiz, akıllı fabrika konseptiyle, endüstri 4.0 modeli ile kurulmuştur. Çevresel etkileri de göz önüne alarak hedefimizi sıfır atık olarak belirledik. Gerek yapmış olduğumuz üretimden dolayı, gerek firma çalışanlarına, gerekse fabrikanın bulunduğu alanda hayatını sürdüren insanlara, diğer canlılara, doğaya karşı bir sorumluluğumuz var. Bu sorumluluk bilinciyle, fabrikamız için makine siparişlerini verdiğimizde karbon ayak izini sağlamaları hususunda hassasiyet göstermelerini istedik. Bunuyaparken maliyet kaygısı hissetmedik.

Çünkü, çevreyi koruyarak gelecek nesillere yaşanabilir bir coğrafya miras bırakma düşüncesini, tüm yatırımlarımızda bir kültüre dönüştürmüş ve bu kültürle hayata geçirmiştik. Taş yünü yatırımımızda da bu kültür çerçevesinde hareket ediyoruz. Burada da hedefimiz sıfır atık… Çevreye zarar verecek atık söz konusu olmayacak, atıkları kendi içimizde bertaraf edeceğiz.

Bu kadar büyük bir yatırım alanı, endüstri 4.0’a uygun makine parkuru, enerji ihtiyacı ve enerjiye verdiğimiz dövizler, Akdağ olarak ülke adına çok ciddi bir sorumluluk üstlendiniz…

Muhammet Ali Akdağ: Yatırımımız, bölgenin en önemli yatırımlarından biri. Elazığ’da inşaat sektörü ve inşaat malzemeleri üretiminde bir kümelenme durumu söz konusu. Çimento ve alçı fabrikaları, kireç fabrikaları, EPS, XPS üreticileri, yapı kimyasalları, mermer sektörü, mobilya ve ahşap sanayii gayet iyi durumda. Burada hem bölgenin ihtiyacı karşılanıyor hem de birçok ülkeye ihracat söz konusu. Burada, %100 milli sermaye ile yapılan ekonomik değeri yüksek bir yatırımdan bahsediyoruz. Tabi ki bu durum bizi gururlandırıyor ve heyecanlandırıyor. Ham madde kaynağımızın Elazığ’da yoğunluk göstermesi, yatırımı yapmamızdaki önemli sebeplerden biri. Ham maddeye ulaşılabilirlik biliyorsunuz çok önemli. Elazığ, Doğu Anadolu’nun tam ortasında, kavşak noktasında. Lojistik anlamda oldukça avantajlı bir yerdeyiz. Taş yünü gibi hacimli ve navlun fiyatı yüksek malzemelerde navlun maliyetleri oldukça önemli. Üstelik Mersin ve İskenderun limanlarına da çok uzak değiliz. Bu limanları ihracatta kullanıyoruz. Dolayısıyla Elazığ’ın lojistik anlamda bize sağladığı önemli avantajlar da var. Orta Doğu’da yaşanacak gelişmelere bağlı olarak, Irak, Mısır, İran, belli bir aşamadan sonra düzelecek olan Suriye, bize en yakın sınır bölgeleri… Kuzeyde ise Gürcistan, Rusya, Ukrayna ve tüm Avrupa ülkeleri ihracat hinterlandında olacak. Hem liman bölgelerine hem de ihracat potansiyeli yüksek sınır bölgelerine yakınlık bizim için ayrı avantaj oluştururken, Elazığ’ın yakın dönemde cazibe merkezleri programı kapsamında 6. bölge teşviklerine dahil edilmesi, yatırımımızın burada hayata geçmesindeki bir diğer önemli sebebi oluşturuyor. Daha kaliteli ürüne Marmara’dan talep olduğunda Akdağ, nasıl bir strateji izleyecek?

Muhammet Ali Akdağ: Tüm Türkiye bizim için bir pazar. Tüm şirketlerimizdeki üretim konularında kuruluşta hedef pazar, yerel ve bölgesel düşünülse de, daha sonra kapasite artırıcı faaliyetlerimiz ve yüksek kaliteli ürün imalatlarımız ile piyasada yaptığı hamlelerle firmalarımız, ulusal ve uluslararası hale geldi. Taş yününde de hedefimiz bu. Türkiye’nin tamamına, ardından bölgemizin ve

Avrupa’nın birçok ülkesine ihracat hedefliyoruz. Üretimimizin en az yüzde 35’lik bir kısmını ihraç etmeyi hedefliyoruz. İç pazara yeniden dönecek olursak, nüfus yoğunluğu nedeniyle Marmara’dan yoğun talep gelecektir. Bu duruma yönelik tedbirlerimiz aslında hazır. Özellikle ambalajlama sisteminde yapacağımız bazı Ar- Ge çalışmalarıyla, çok daha uygun maliyetle, oradaki üreticilerle rekabet edebilecek ürünleri, iç Anadolu ve Marmara Bölgesi’ne göndermeyi hedefliyoruz. Önce ulusal, sonra uluslararası bir üretim politikası izleyeceğiz.

Akdağ, grup firmalarından oluşan bir aile… Taş yünü ile konuya girdik ama, biraz da Akdağ Şirketler Grubu’ndan bahseder misiniz?

Muhammet Ali Akdağ: Grubumuzun faaliyetleri, rahmetli babamın 1960’lı yıllardaki ticari faaliyetleri ile birlikte başladı. Canlı hayvan ve besicilik ile başlayan süreç, manifaturacılık ve toptan sünger satış mağazası ve distribütörlüğü şeklinde devam etti. 1988 yılında ilk şirketimiz Akdağ Sentetik’i kurduk. O sıralarda Elazığ OSB de yeni kuruluyordu. Elazığ OSB’nin ilk faaliyete geçen tesisini (Sentetik Çuval Fabrikasını) bu vesileyle şehrimize biz kazandırdık. Ardından 2005 yılında mermer ve 2016 yılında madencilik Yatırım yapma kararı aldık. Sentetik çuval tesisimizde yıllık 2500 ton p.p çuval üretimimiz devam etmektedir.

Elazığ OSB'de bulunan entegre mermer fabrikamıza ham madde teminini Türkiye’nin farklı bölgelerinde firmamız uhdesinde bulunan mermer ocaklarımızdan temin ediyoruz. Çıkan ürünleri gerek ocaktan blok, gerekse entegre tesisimizden plaka mermer olarak ihracat gerçekleştiriyoruz. Bugün 50’yi aşkın ülkeye ihracat yapıyoruz. Üretimimizin yüzde 90’a yakınını ihracata veren bir firma olduk. Rekabet edebilmek ve verimli üretim yapabilmek adına yeni teknolojileri kullanmanız gerekiyor. 1988’den beri, kendi bünyemizde sürekli revizyon ve kapasite artışı faaliyetlerinde bulunduk ve şu anda hem mermer sektöründe hem sentetik çuval sektöründe dünyada kullanılan en son teknolojiyi kullanarak tamamen kalite odaklı bir üretimi devam ettiriyoruz.

Madencilik faaliyetlerimiz ise, Elazığ’da ve bölgemizdeki çevre illerde bulunan firmamıza ait maden ocaklarından krom madeni üretme ve bunun ihracatı şeklinde devam ediyor. Arama, tarama ve Ar- Ge süreçlerinin devam ettiği maden yataklarına sahibiz. Dünyanın en kaliteli krom rezervine sahip bir bölgedeyiz. Bu konuda da ihracat faaliyeti yüksek ve krom madenini yüksek tenörlü hale getirip zenginleştirme tesisi yatırımı çalışmaları yaparak ülkemize madencilik alanında da katkılar sağlamak istiyoruz. Bunlar, ithal ikamesi olmayan ürünler olduğu için, madencilik, mermer ve taş yünü ürünlerinde yapılan, yapılacak ihracatlar çok ama çok önemli.

Röportajımızın ikinci bölümüne, Akdağ Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Taha Yasin Akdağ ile devam etmek isteriz. Taş yünü ısı, ses ve yangın yalıtımı sağladığı gibi, nem koruyucu özelliği ile de önemli bir malzeme. Bir taş yünü üreticisi olarak Akdağ, yalıtımın gerekliliği, standartları, denetim, binalara getirilen enerji kimlik belgesi alma zorunluluğu, yalıtım ürünlerinin enerji verimliliğine katkısı gibi konularda neler söylersiniz? Taş yünün bu enerji verimliliği noktasında milli değerini de yorumlar mısınız?

Taha Yasin Akdağ (Akdağ Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi): Taş yünü, ithal edilen plastik ham madde bazlı yalıtım malzemelerine kıyasla çok üstün özelliklere sahip bir malzeme. Fakat biz Türkiye’de hala bu yalıtım ürünlerinin doğru standartlarda kullanıldığına inanmıyoruz. Türkiye’deki kalınlık oranları yeterli değil. Bu konuda bakanlığımızın ve İZODER gibi sektöre yön veren önemli derneklerimizin de gerekli aksiyonları alarak olumlu adımlar atmasını bekliyoruz. Bununla birlikte, binalara enerji kimlik belgesi kazandırılması artık çok önemli. Çünkü, daha önce de vurgulandığı gibi, enerjinin büyük bir kısmını ithal ediyoruz. Tesisimizi kurarken sadece enerji verimliliği sağlayan ürünler üretme hedefi ile sınırlı kalmadık. Enerjiyi verimli kullanan makineleri ithal ettik. Bunun faydalarını göreceğimize inanıyoruz.

Bilindiği üzere yakın zamanda Karadeniz’de doğal gaz bulundu. Bu gelişme bizleri çok heyecanlandırdı. Bulunan doğal gaz, Türkiye’nin belki de 7-8 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak. Ömrü boyunca binaya enerji verimliliği sağlayacak, binalardaki doğal gaz tüketimini veya soğutmada harcadığımız enerjiyi yüzde 50 civarında düşürecek bir malzeme olan taş yününü üreteceğiz. Bunu bir milli görev olarak da görüyoruz çünkü, ülke olarak bu enerjiye ciddi bedeller ödüyoruz. Taş yününün genel özellikleri noktasında konfor, sağlık açısından önemini ile ilgili neler söylersiniz?

Taha Yasin Akdağ: Taş yünü, doğal bir malzemeden, mineral yapıdan elde edilmiş bir ürün. İnorganik yapısı ile nefes alabilen bu malzeme, yaşam alanlarımızın iç konforu için çok önemli bir husus. Binalarda ısı, nem ve yangın yalıtımı sağladığı gibi, ses yalıtımı da sağlıyor. Ses yalıtımı ise ciddi bir konfor. Örnek vermek gerekirse, otoyol kenarında oturuyorsanız, ciddi bir gürültüye maruz kalabiliyorsunuz, bu ürünle her türlü ses yalıtımını hem binaların iç bölmelerinde hem de dış bölmelerde aktif bir şekilde kullanabiliyoruz. Taş yünü, bina ömrü boyunca rijit kalacak bir malzeme. Binanın ömrü neyse, o ömür süresinde yaşar. Teknik özellikleri bakımından çok önemli bir malzeme olduğu için bizler bu işe geleceğimizi yatırdık.

Covid – 19 salgının ekonomi üzerindeki sert etkilerini hissettiğimiz bu dönemde, Akdağ Taşyünü olarak, sahip olduğunuz değerlerle Türkiye için üretmeye tüm gücünüzle devam ettiniz. Sokağa çıkma kısıtlamaları, yurt içi ve yurt dışı seyahat kısıtlamalarının hakim olduğu süreçte satış, pazarlama ve tedarik süreçleriniz nasıl etkilendi? Bu süreçlerin devamı için belirlediğiniz operasyonel mükemmellik stratejileri neler oldu?

Taha Yasin Akdağ: Türkiye’de ilk vaka Mart ayının 11’inde görüldü. Bu süreçten önce, özellikle Çin ile mermer ve madencilik alanlarında yoğun bir ihracat yapıyorduk. Elazığ’da depremi yaşadığımız dönemde Çin’deki dostlarımız, partnerlerimiz, virüs endişesiyle yaşadılar. Biz onlardan deprem için dua isterken onlar da bizden virüs için dua istiyorlardı. Evlerine kapanmış durumdalardı. Virüsün ne denli ciddi olduğunu oradaki dostlarımızla kurduğumuz iletişim vasıtasıyla anlayabiliyorduk. Bu bağlamda ticari önlemlerimizi de hızlı bir şekilde almaya başladık. Çalışanlarımızın sağlık konusunda herhangi bir sorun yaşamaması için, maske temini, dezenfektanların temini ve benzeri konularda erken davranabildik.

Sözleşmelerimiz konusunda da mücbir sebepten dolayı herhangi bir erteleme yaşamamak ve sorunu ikili ilişkilerle rahat bir şekilde çözebilmek adına iş ortaklarımızla yoğun bir iletişim trafiğine girdik.

Süreç, herkes için olduğu gibi bizim için de çok zor geçti. Fakat, iş ortaklarımızın ciddiyeti, bizim bakış açımız ve olayın arkasında oluşumuz, pandemiyi iş süreçlerimizi ertelememizi gerektirecek bir duruma dönüştürmedi. Elazığ, büyükşehir olarak nitelendirilen şehirler arasında değil. Bu yüzden ciddi sokağa çıkma ve seyahat kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalmadı. Bu bizim için bir avantaj oldu. Çünkü burada devam eden bir inşaat süreci vardı. Pandemi döneminde binalarımız ve diğer müştemilatlarımız, makineler için hazır hale getirildi. Çalışanlarımızı sürekli sağlık kontrolünden geçirdik.

Kaygımız, makinelerimizin Avrupa’dan ithal edilmesiyle alakalıydı. İş ortaklarımız, ülkelerinde pandemi sürecinin çok yoğun yaşanmasına rağmen, özel izinlerle çalışmalarına devam edebildiler ve biz, aldığımız makineleri pandemi sürecinde sorunsuz bir şekilde bünyemize kattık. Makinelerimizin montaj sürecini başlatmış bulunduk. Seyahat kısıtlamaları kalktıktan sonra makine montajı yapacak süpervizörlerimiz de aramıza katıldı. Ekim ayının sonunda tesisin devreye alınma işlemini tamamlayacağız. Çok teknik bir ürün olduğu için de ürettiğimiz taş yününün belli bir test aşamasından geçmesi gerekiyor. Aralık ayında bu süreçleri tamamlayıp, ürünlerimizi sektöre sunacağız inşaAllah.

Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?

Taha Yasin Akdağ: Burada kendisini üretime adamış bir aile olarak çalışıyoruz. Bünyemizdeki çalışma arkadaşlarımız; teknik ekibimiz, idari kadromuz, süreci tamamlamak adına 12 aydır yoğun bir çalışma içerisine girdi. Bu çalışmaların karşılığını da almaya başladık. Dünyada her gün farklı olaylar yaşanıyor. Konjonktürler çok çabuk değişiyor. Bunların hiçbiri üretmememizin bahanesi olamaz. Biz taş üstüne taş koymaya geliyoruz. Hem rakiplerimizle hem de iş ortaklarımızla paydaş ilişkisine gireceğiz. Bu süreçte bize destek olan, motivasyon sağlayan herkese çok teşekkür ederiz.

Etiketler:

Taş, Yününde, Yeni, Bir, Işık, Doğudan, Yükseliyor

Paylaş:
İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN
Our site uses cookies. Learn more about our use of cookies: cookie policy

Sign Up for Our Newsletter