Enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konuları, binalarda ısı yalıtımını kritik hale getiriyor. Binaların ısıtma ve soğutma enerjisini azaltmayı hedefleyen güncellenmiş TS 825 standardı ısı geçiş katsayılarını önemli ölçüde iyileştirirken, özellikle sıcak iklim bölgelerinde soğutma yüklerini de dikkate alıyor. Ülkemizdeki enerji tüketimini azaltarak maliyetleri düşürmeye yönelik bu düzenlemeler, EPS'nin yüksek ısı yalıtım kapasiteleri ve geri dönüşüm avantajları ile destekleniyor ve çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine büyük katkı sağlıyor. Enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve binalarda ısıtma ile soğutma amaçlı kullanılan enerjinin azaltılması, EPSDER’in gündemindeki başlıca konular olacağını belirten EPSDER Genel Sekreteri Murat Kenet, “Enerji verimliliği açısından, binalarda ısıtma ve soğutma için kullanılan enerji miktarının azaltılmasının önemini vurgulamak ve standartlar ile yönetmeliklere katkı sağlamak için çalışmalarımız devam edecektir. Ancak, yalnızca yasal mevzuat ve düzenlemelerin hazırlanması yeterli değildir. Binalarda enerji verimliliği ve ısı yalıtımı konularının devlet politikası haline gelmesi gerekmektedir.” dedi.
EPS ısı yalıtım malzemelerinin enerji verimliliği üzerindeki etkileri nelerdir? Bu malzemelerin bina performansı ve uzun vadeli enerji tasarrufu açısından sağladığı avantajları detaylandırabilir misiniz? Bu ekonomik avantajların ülke ekonomisine yansıması nedir?
EPS, genellikle mantolama olarak bilinen sistemlerde kullanılan ve bu sistemlerin ısı yalıtımını sağlayan en önemli unsurdur. Enerji verimliliği üzerinde büyük etkisi vardır çünkü EPS, %98 durgun hava içeren boncuklardan oluşur. EPS levhalarındaki küçük gözenekli hücreler içerisindeki durgun hava (1 m³ EPS'de 3-6 milyar gözenek) yüksek ısı yalıtımı sağlar. Hareketsiz ve kuru hava, bilinen en ekonomik, çevre dostu ve mükemmel ısı yalıtım malzemesidir. Bu durgun hava sayesinde malzeme düşük ısı iletkenliğine sahiptir; yani ısıyı çok zor iletir. Bu da binaların iç sıcaklığının dış hava koşullarından etkilenmeden daha stabil kalmasını sağlar.
EPS içeren ve iyi yapılmış bir ısı yalıtım sistemi, ısıtma ve soğutma sistemlerinin daha az çalışmasına, bu da enerji tüketiminin azalmasına ve dolayısıyla enerji maliyetlerinin düşmesine yardımcı olur.
Isı yalıtımı, iç ve dış mekandaki sıcaklık farklarını korur, bu da kullanıcıların konforunu artırır. Soğuk kış günlerinde iç mekanın sıcak kalmasını veya sıcak yaz günlerinde ortamın serin kalmasını sağlar. EPS malzemeleri zamanla ısıl özelliklerini ve mekanik değerlerini kaybetmez, bu nedenle performansı azalmaz ve uzun ömürlü enerji verimliliği sağlar. Ayrıca, sadece sıvanmış ve boyanmış bir sisteme göre binayı atmosferik koşullardan koruyarak taşıyıcı elemanların korozyona uğramasını önler.
EPS ısı yalıtım malzemeleri, genellikle diğer ısı yalıtım malzemelerine kıyasla daha uygun maliyetli bir seçenektir. İşçiliği de diğer pek çok ısı yalıtım malzemesine göre daha kolay ve ekonomiktir; yani yüksek ısı yalıtım performansını ekonomik olarak sağlar. Bu, hem ilk etapta yatırım maliyetlerini düşürür hem de uzun vadede enerji tasarrufu sağlayarak işletme maliyetlerini azaltır.
Ülkemiz, tükettiğimiz enerjinin %70'ini ithal ediyor ve cari açığımızın en büyük kalemi enerji ithalatıdır. İthal ettiğimiz enerjiye ödediğimiz rakamlar her yıl döviz bazında artmaktadır. Konutlarda yapılacak doğru ısı yalıtımı ile ülkemizin enerji faturası yaklaşık %10-15, yani yaklaşık 10 ila 15 milyar dolar düşürülebilir. İstanbul Havalimanı'nın yatırım maliyeti 10,25 milyar dolar ve Çanakkale Köprüsü'nün yatırım maliyeti ise 1,25 milyar dolardır. Bu tasarrufla her yıl bir İstanbul Havalimanı veya 10 Çanakkale Köprüsü gibi büyük projeleri ülkemize kazandırabileceğimizi daha iyi anlayabiliriz.
“EPS çevre dostu bir malzemedir ve yüksek oranda enerji tasarrufu sağladığı için dolaylı yoldan karbon emisyonlarını azaltır”
EPS malzemelerinin çevresel etkileri ve sürdürülebilirlik açısından değerlendirilmesi nasıl yapılmaktadır? Bu bağlamda, EPSDER’in sektörde geri dönüşüm ve sürdürülebilirliği teşvik etme stratejileri nelerdir?
EPS malzemelerinin üretimi sırasında kullanılan enerji ve emisyonlar, karbon ayak izinin belirlenmesinde önemli rol oynar. EPS'nin üretiminde kullanılan polistiren, ürünün sadece %2'sini oluşturduğundan, EPS çevre dostu bir malzemedir ve yüksek oranda enerji tasarrufu sağladığı için dolaylı yoldan karbon emisyonlarını azaltır.
EPS geri dönüştürülebilir bir malzemedir. Üretim aşamasında çıkan fireler tekrar ürün üretim sürecinde kullanılabilir. Bu tür en yaygın kullanımlarından biri, asmolen döşeme olarak bilinen döşemelerde dolgu malzemesi olarak kullanılmasıdır. Ayrıca, EPS farklı sektörlerdeki ürün üretimlerinde de değerlendirilebilir. Örneğin, resim çerçevelerinin, plastik çıtaların ve endüstriyel bazı parçaların imalatında kullanılabilir.
EPS'nin üretimi sırasında büyük enerji sarfiyatına ihtiyaç duyulmaması ve istenilen yoğunlukta üretilebilmesi, gereksiz ve yüksek enerji tüketiminin önüne geçilmesini sağlar. Bu da, EPS'nin üstün teknik özelliklerine rağmen ekonomik ve sürdürülebilir olmasının bir diğer önemli nedenidir. Etkin mekanik dayanımının yanı sıra, üretiminde kullanılan şişirici gazın çok kısa sürede hava ile yer değiştirmesi, ürünün performansının kullanım ömrü boyunca sabit kalmasını sağlar. Ayrıca, EPS levhalar çok hafiftir ve diğer yapı malzemelerinin çoğu ile kimyasal bir reaksiyona girmezler, sudan etkilenmezler. Bu sebeple birçok yapı malzemesi ile birlikte kullanılabilirler.
EPS ısı yalıtım levhalarının kullanımı, enerji verimliliği ve çevresel sürdürülebilirlik sertifikaları (örneğin LEED ve BREEAM) için uygunluk sağlamak açısından değerlendirilebilir. EPSDER, bu sertifikalarla ilgilenen STK'lar ve firmalarla temas halinde olup, konuya destek vermekte ve eğitim çalışmaları yapmaktadır.
EPSDER, geri dönüşüm süreçlerinin ve sürdürülebilirliğin devamı için hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki gelişmeleri takip etmekte ve bu bilgileri sektörle paylaşmaktadır. EPS atıklarının yönetimi ve geri dönüşümü konularında üyelerine eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapmakta, çevresel sürdürülebilirliği teşvik etmektedir. Bu süreçte ilgili kamu birimleri ile sektör arasında irtibat ve iletişimi sağlamaktadır. Ayrıca, konu ile ilgili çatı STK'lar ile iş birliği yapmaktadır. Yurtiçinde Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) ve Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) ile yurtdışında ise Avrupa EPS Üreticiler Birliği (EUMEPS) gibi kuruluşlarla çalışmaktadır.
“Ülkemizdeki sağlıksız yapı stoku, düşük ısı yalıtım bilinci ve mevzuat eksiklikleri göz önüne alındığında, enerji verimliliği ve ısı yalıtımının önemi daha belirgin hale gelmektedir”
Sektörde, ısı yalıtımı açısından günümüzdeki başlıca yasal yeni düzenlemeler nelerdir?
Yasal mevzuat ve uygulamalarda sürekli bir pozitif gelişme yaşanmakta ancak bu Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında yavaş ve yetersiz kalmaktadır. İnşaat sektörü, yapı malzemesi sanayisi ve EPS sektörü açısından 2 önemli yeni gelişme vardır :
• TS 825 - Binalarda Isı Yalıtım Kuralları standardı revizyon çalışması bitti ve görüşe sunuldu. Yeni standart ile daha düşük enerji limitleri ile hesaplama yapılacak ve soğutma enerji yükü de hesaplamalarda artık yer alacak.
• Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği’ne 19 Şubat 2022 tarihinde NSEB – Neredeyse Sıfırı Enerjili Bina kavramının girmesi ve 1 Ocak 2023’ten itibaren, bir parseldeki toplam inşaat alanı 5 bin metrekareden büyük olan tüm binalar enerji performans sınıfı en az ‘‘B’’ olacak şekilde inşa edilmesi zorunluluğu.
Özellikle, ülkemizdeki sağlıksız ve konfordan yoksun yapı stoku, yurdumuzdaki ısı yalıtım bilinç seviyesinin düşüklüğü, mevzuatlarımızdaki yetersizlikler ile ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum ve cari açık, yurtdışı kaynaklı enerji tedarik sıkıntıları ve arz güvenliği göz önüne alındığında, ülkemiz için enerji verimliliğinin ve dolayısıyla ısı yalıtımının ne kadar büyük bir öneme sahip olduğu daha net ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde, ısı yalıtım ile ilgili ilk mevzuat 14 Haziran 2000 tarihinden sonra yapılan binaları kapsadığı için, mevcut binalarımızın halen %80’ini enerji verimli halde değildir. Ayrıca, mevcut mevzuatlardaki eksikliklerden dolayı 2000’den günümüze yapılmış binalarının büyük çoğunluğunun enerji verimlilik seviyesi de gelişmiş ülkelerdeki binaların enerji verimlilik seviyesine kıyasla çok düşüktür. Gelişmiş ülkeler, her geçen yıl binalarda enerji tasarrufu için kendilerine yeni hedefler koyup bu doğrultuda çalışmaktadır. Pasif ev, sıfır enerjili bina, kendi enerjisini üreten ev gibi konseptler gelişmiş ülkelerin uygulamaya başladığı yeniliklerdir. Gelişmiş ülkelerde bu tip yenilikçi uygulamalarda, 20-25 cm’den daha kalın EPS ısı yalıtım levhalarının binalarda güvenle kullanıldığını görüyoruz.
Yeni TS 825 standartı ile ilgili bilgi verip, ısı yalıtımı ve enerji verimliliği açısından kazançlar neler olacak daha detaylı açıklar mısınız?
Görüşe çıkarılan yeni TS 825'in amacı, ülkemizdeki binaların ısıtılması ve soğutulmasında kullanılan enerji miktarlarını sınırlamak, enerjiden tasarruf sağlamak ve net ısıtma ile soğutma enerjisi ihtiyacı ile yapı elemanlarından su buharı geçişinin hesaplanmasında kullanılacak standart hesap yöntemini belirlemektir. Bu doğrultuda, mühendislik tasarımı yapılması öngörülmektedir.
Yeni TS 825’in mevcut TS 825’e göre en büyük farkı, ısı geçiş katsayılarının (U değerleri) büyük ölçüde azaltılması ve iyileştirilmesidir. Ayrıca, eski versiyonda bulunmayan ve özellikle sıcak bölgelerdeki binalarda soğutma yükünün (soğutma için harcanan enerji) hesaplamalara dahil edilmesidir.
Bu kapsamda, iklim bölgesi sayısı eskiden 4 iken, sıcak iklim bölgelerinin de eklenmesiyle 6’ya çıkarılmıştır.
Diğer önemli bir değişiklik ise, yapı malzemelerinin temel özelliklerini gösteren ve bu malzemelerin ısı yalıtım hesaplamalarında kullanılması gereken hesap özellikleri/değerleri tablosu olan EK-E’de yapılmıştır. Standardın yeni versiyonunda, bu tabloda kullanılan malzeme özellikleri, uluslararası EN ISO 10456 standardından alınmıştır (EN ISO 10456 – 1 Yapı bileşenleri ve yapı mamulleri - Higrotermal özellikler - Beyan ve tasarım ısıl değerlerinin tayini için çizelge halinde verilmiş tasarım değerleri ve işlemleri - Building materials and products - Hygrothermal properties - Tabulated design values and procedures for determining declared and design thermal values).
Standarttan sapma gösteren ve EK-E’de yer alan genel ürün özelliklerinden farklı bir ürün üreten üretici, bu malzeme için Teknik Onay Belgesi (UTO) alarak ürün performansını ortaya koyabilir ve ilgili ısıl hesaplamalarda bu performans beyanlarına göre hesaplamalar yapabilir.
Eski ve yeni TS 825’te İklim Bölgelerine Göre İstenen U Değeri’nin (Toplam Isı Geçiş Katsayısı) hesaplama mantığı ve EK-E ile ilgili detaylı değerlendirmeler aşağıdaki gibidir:
Her ürünün ısı yalıtım kabiliyetini gösteren ısıl iletkenlik hesap değerleri (λ) literatürde yer almaktadır. Isıl iletkenlik, malzemenin ne kadar ısı ilettiğini gösterir ve bu özellik malzemenin kendine özgüdür. Isı yalıtımı açısından, ısıl iletkenlik değerinin olabildiğince düşük olması, diğer bir deyişle sıfıra yakın olması tercih edilir. Ancak, sadece ısıl iletkenliğin düşük olması ısı yalıtım performansını değerlendirmek için yeterli değildir; ısıl direnç (R) değerinin de uygun olması gerekmektedir.
Formülde gözüken, α değerleri, iç ve dış yüzey ısı taşınım katsayıları olup, sabit değerlerdir ve bunlar hazır tablolardan alınarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla, formül içerisinde yer alan ve malzeme ile etki edilebilen değer, ısıl direnç (R) değeridir. Isıl direnç (R), fiziksel bir özellik olup malzemesinin iki ana özelliği olan kalınlık (d) ve ısıl iletkenlik hesap değerinin (λ) birbirine oranlanması ile hesaplanır.
Amaç, U değerinin olabildiğince azaltılarak ısıtma ve soğutma enerji harcamasının azaltılmasıdır. α değerlerini değiştirmek söz konusu olmadığı için R değerlerinin büyütülmesi, U değerinin istenilen seviyeye inmesini sağlayacaktır. R değerini büyütmek için de iki olasılık mevcuttur. Bu seçenekler, kullanılan malzemenin kalınlığının artırılması veya kullanılacak malzemenin ısıl iletkenlik (λ) değeri daha küçük olan bir malzeme olarak seçilmesidir. Bu hesaplama’da, ısı yalıtım malzemelerinin ısıl iletkenlik değerleri zaten birbirine yakın ve çok iyi seviyelerde olduğu için daha iyi bir ısı yalıtımı yapılması için gereken, ısı yalıtım malzemesinin kalınlığını arttırmaktır. Levha kalınlığı arttıkça, ısıl direnç ve buna bağlı olarak ısı yalıtımı artar ve kullanılan ısıtma veya soğutma enerji miktarı azaltılmış olur. Sistem içerisindeki tüm sarfiyatlar ve işçilik aynı iken, ısı yalıtım levhasının kalınlığının arttırılması için ödenecek az bir fark ile ısı yalıtımının verimliliği artacak ve karşılığında çok daha az ısıtma veya soğutma enerji maliyeti ile sistemin kendisini amorti etmesi sağlanacak ve işletme maliyetleri düşürülecektir. Elbette, ısı yalıtımı ve ısı yalıtım malzemesi kalınlığı haricinde de binalarda kullanılan ısıtma ve soğutma enerjisi tüketimi azaltılabilir. Ancak, binalarda konfor şartlarından ödün vermeden, diğer yöntemlere göre daha az maliyetle ve en etkin enerji tasarrufu yöntemi doğru özellik ve doğru kalınlıkta ısı yalıtım malzemesi kullanmaktır.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
Enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve binalarda ısıtma ile soğutma amaçlı kullanılan enerjinin azaltılması, EPSDER’in gündemindeki başlıca konulardandır. Enerji verimliliği açısından, binalarda ısıtma ve soğutma için kullanılan enerji miktarının azaltılmasının önemini vurgulamak ve standartlar ile yönetmeliklere katkı sağlamak için çalışmalarımız devam edecektir. Ancak, yalnızca yasal mevzuat ve düzenlemelerin hazırlanması yeterli değildir. Binalarda enerji verimliliği ve ısı yalıtımı konularının devlet politikası haline gelmesi gerekmektedir.
Gelişmiş ülkelerdeki enerji verimliliği ve ısı yalıtımı seviyelerine ulaşabilmek için, son tüketicilere düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkanları sunulmalıdır. Ayrıca, vergi indirimi ve muafiyeti gibi teşvik mekanizmaları da devreye sokulmalıdır. Bunun yanı sıra, standart ve yönetmeliklere aykırı malzeme üretimi ile yanlış uygulamalar, piyasa gözetim ve denetim mekanizmasındaki eksiklikler gibi unsurlar, hem standartlara uygun üretim yapan üreticilere hem de kısıtlı bilgi sahibi olan son kullanıcılara olumsuz etkiler yapmakta ve dolayısıyla genel olarak sektöre zarar vermektedir. Bu sorun, tüm inşaat malzemesi üreticilerini ilgilendiren bir konudur. Sektör içindeki herkesin şikayeti, denetim eksiklikleri ve haksız rekabet üzerinedir. EPSDER olarak, bu konunun çözümü için devletin ve sektör sivil toplum kuruluşlarının ortak hareket etme konusunda daha fazla çaba göstermesi gerektiğine inanıyoruz.