Yapılarda enerji kayıplarının büyük çoğunluğu çatı ve cephelerde meydana geliyor. Enerji verimli, daha konforlu ve sağlıklı yapıların anahtarını ise doğru malzemelerin, doğru uygulamacı tarafından doğru yöntemler ile uygulanması oluşturuyor. Çatı ve cephe sistemlerinde enerji verimliliği, yapı sektöründe dijitalleşme ve güneş enerji sistemlerini konuştuğumuz TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Fusun Sümer, çatı ve cephelerin yapının konfor şartlarını belirlediğini, bu nedenle seçilen malzemelerin önem taşıdığını belirtti.
Dijitalleşme, birçok alanda olduğu gibi yapı sektöründe de büyük bir dönüşüm sağladı. Binanın dış kabuğunu oluşturan cephe sistemlerinde ve dış etkenlerden en çok etkilenen alanların başında gelen çatılarda nasıl bir gelişim yaşandı?
Yapı sektöründe hissedilir seviyede kendini gösteren yeni teknolojiler ve yeni programlar son zamanlarda yaygınlaşırken, yeni sistemlerin ve malzemelerin ortaya çıkmasına da katkı sunmaya devam etmektedir. Binanın yapı kabuğunu oluşturan çatı ve cepheler, yapının konfor şartlarını belirlemektedir. Isı yalıtımı, ses yalıtımı, su yalıtımı vb. konfor şartlarının sağlanması, binaları çevreleyen cephe ve çatıların uygun detaylarla çözümü önem taşımaktadır. Burada seçilen detayların ihtiyaç gerektiren şartları sağlamasının yanında, taşıyıcı sistemle uyumlu, yeterli ve uzun ömürlü olması da son derece önemlidir.
Akıllı yapı cepheleri, artık günümüzde yeni teknolojiler sayesinde istenilen her özellikte üretilebildiği gibi özellikle sürdürülebilirlik açısından enerji üreten, kendini/havayı temizleyen ve enerji kazanç/kaybını dengeleyen cepheler ve dolayısıyla kaynak ve enerji kullanımını azaltan, çevreye daha az zarar veren, daha ekonomik, daha konforlu ve sürdürülebilir cepheler üretilebilmektedir. Bu nedenle, sürdürülebilir akıllı cephelerin tasarım ve yapımına önem verilip daha fazla fonksiyon içeren ve çevreye katkısı yüksek olan cephe tasarımları geliştirilmeye çalışılmalıdır.
Ülkemiz pek çok yenilenebilir enerji kaynaklarına sahiptir. Özellikle güneş enerjisinden daha fazla yararlanmak mümkündür. Yaygın olarak kullanılmamakla birlikte, binanın yapı kabuğunu oluşturan cepheler ve teraslara güneş panelleri yerleştirilmektedir. Böylece elde edilen enerji yapıda sıcak su, ısınma hatta elektrik enerjisi olarak kullanmaktadır. Bazı belediyeler yapıdaki çatı ve cephelerden elde edilen elektrik enerjisinin fazlasını, resmi makamlara satılmasına yönelik çalışmalar yapmaktadır. Bu konuyla ilgili mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır.
Bildiğiniz üzere Türkiye, büyük bir kentsel dönüşüm sürecinde… Kentsel dönüşüm çalışmaları çatı ve cephe sistemlerinde nasıl bir değişim meydana getirdi? Güncel çatı ve cephe sistemlerinin sahip olduğu özellikler nelerdir?
Kentsel dönüşüm çalışmalarında gerek ısı, su yalıtımı gerekse yangın dayanımına yönelik önemli çalışmalar yapıldığı ve yeni teknolojik ürünler kullanıldığı görülmekle birlikte, cephe ve çatılar konusunda dikkate değer bir değişim gözlenmemektedir. Bir yandan ekolojik yıkım giderek derinleşirken, diğer yandan çevrenin korunmasına ilişkin çözüm önerileri, çeşitli konularda ilgi oluşturan çalışmalar yapıldığını da görüyoruz. Kentsel sürdürülebilirliğe dair yapılan araştırmalar ve gelişen yeni teknolojiyle; henüz gelişmeye muhtaç olmasına rağmen “Yeşil Çatı” uygulamaları da özellikle büyük şehirlerde görülmeye başlanmıştır. Yeşil çatı uygulamalarında hava kalitesini iyileştirmesi, kentsel ısınmayı azaltması, yağmur suyunu tutarak şehirlerin alt yapısına binen yükün azalmasına olanak tanıması, bir aktivite ve yaşam alanı olarak da kullanım sağlaması gibi faydaları sayılmakla birlikte kentsel sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği açısından önemli bir uygulama olarak görülebilir.
Küresel ısınma ile birlikte aşırı yağan yağmur ve kar suları yapılara girmekte, altyapıyı harap etmektedir. Bu sular da değerlendirilebilir ve yurt dışındaki gibi elektrik enerjisi için kullanılabilir. Geri kalanı ise bahçe sulamada hatta arıtma ile konutlarda bile değerlendirilebilir. “İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisinde kabul edilen İstanbul İmar Yönetmeliği Taslağına göre 1000 metrekarenin üzerindeki yapılarda yağmur suları için sarnıç zorunluluğu getiriliyor.” Taslağa göre 1000 metrekarenin üzerindeki parsellerde, kamu yapılarında, alışveriş merkezi ve inşaat alanı 5 bin metrekareyi geçen ticari yapılarda binaları zemin suyundan korumak, bahçe sulamak, oto yıkama, tuvalet rezervuarları vb. işlerde kullanılmak üzere bir drenaj sistemi oluşturularak, çatı ve zemin sularının yer altında oluşturulacak sarnıçta toplanması zorunlu hale getirildi.” Bu haberin, yalıtım sektörüne olumlu bir katkı sağlayacağı açıktır. Diğer yandan geç de olsa bu düzenlemenin ülke çapında, hızlıca uygulamaya geçilmesi oldukça faydalı olacak ve betonarme veya modüler su depolarının yapımı yaygınlaşacaktır. Su sarnıçlarının yapılması, kuraklık nedeniyle yaşanabilecek susuzluğa çare olmakla birlikte belediye, yapı denetim, müteahhit, mimari ve statik proje alanlarında çalışanları da harekete geçirecektir.
“Çevre ve enerji verimliliğine katkıda bulunan yapılar devlet tarafından teşvik edilmelidir”
Düzenleme çevresel bilinç açısından önemli olup, ayrıca enerjide verimliliğinin arttırılmasına da kaynak oluşturacağı kesindir. Umarız, gelecekte bu toplanan sulardan ve özellikle çatı, cephe panelleri vasıtasıyla güneş enerjisinden faydalanılarak, elektrik enerjisine dönüştürülmesinin gerekliliği kabul edilir. Hukuksal boyutta kabul edilecek kanunlar, yönetmelikler devreye alınmalıdır. Bu, aynı zamanda istihdam seferberliği sağlayacaktır. Çevre ve enerji verimliliğine katkıda bulunan yapılar, devlet tarafından teşvik edilip, özendirilmelidir. Bu tarz yapıları inşa eden ve kullanan, her türlü ticari, sanayi, alışveriş merkezi, konut vb. yapılar vergide indirime tabi olmalıdırlar. Yapı Kayıt Belgesi ve tapu kayıtlarına işlenmelidirler. Her türlü kamu projesinde yağmur, kar sularını değerlendiren, güneş enerjisinden elektrik elde eden projeler özendirilmelidir ve zorunlu haline getirilmelidir. Birçok devlet üniversitesinde “Yapı İşleri” bölümü bulunmaktadır. Yeni inşa edilecek veya tadilat yapılacak bölümlerde mutlaka “rüzgâr, hava ve sudan” faydalanılacak projeler teşvik edilmelidir.
Kentsel dönüşümün yanı sıra yenileme ve güçlendirme çalışmaları da sık sık gündeme geliyor. Çatı- cephe sistemlerinde yenileme ve güçlendirme çalışmaları nasıl yapılmalı? Yapılan çalışmalar maksimum performans noktasında yeterli olur mu?
Yenileme tekniklerinde cephe sistemlerine bağlı olarak çeşitli yenileme stratejileri de oluşturulmaktadır. Cephe sistemlerindeki cephe kaplamaları, dış faktörlerden önemli şekilde etkilenmektedir. Bu nedenle cepheler bozulma ve hasar oluşan öncelikli yerlerdir. Cephe kaplamalarında oluşan hasarların ve nedenlerinin tespit edilerek gerekli müdahalelerin zamanında yapılması, bina yaşam sürecinde oluşabilecek enerji ve malzeme kayıplarının azaltılması açısından önem taşımaktadır. Yenileme kapsamında ele alınacak her bina; mevcut yapısının durumu, yeri, yönlendiriliş durumu, boyutları ve biçimi, diğer binalara göre konumu, amaçlanan kullanımı ile farklı özelliklere sahiptir. Bunlara bağlı olarak avantaj ve dezavantajları söz konusudur ve yenileme stratejisinin uygulanabilirliği, verimliliği bunlardan etkilenmektedir. Bu nedenle tüm binalarda olumlu sonuç verecek tek bir strateji belirlemek mümkün değildir. Yenileme çalışmalarına başlanmadan önce bu yönlendirici ölçütlerle ilgili bilgi toplamak ve bu bilgileri iyi analiz etmek gerekmektedir.
Yenileme yöntemlerinde kullanıcıların beklentileri, projenin bütçesi ve binanın öngörülen kullanım ömrü de belirleyici olmaktadır. Seçilen strateji, yapılabilirlik, ekonomik fizibilite, enerji korunumu ve kullanıcı ihtiyaçlarına cevap verme potansiyeline göre değerlendirilmelidir. Ayrıca yenileme ve güçlendirme çalışmalarında da enerji elde edilmesine yönelik benzer çalışmalar yapılmalıdır. Yapıların Enerji Kimlik Belgesi (EKB) belgesi sadece ısı mantolaması düşünülerek hesaplanmamalıdır. Yapının cephe ve terasına yapılan işlemlerde göz önüne alınmalıdır.
Ayrıca yapısal güçlendirme çalışmalarında mevcut çatı sistemlerinde yapılan çalışmaların genel olarak onarım şeklinde yapıldığı gözlenmektedir. Oysaki konunun bir bütün olarak ele alınması, maliyet artacak olsa da yapısal güçlendirme çalışmaları ile birlikte binanın çatısında gerek enerji verimliliği gerekse su yalıtımı konularında iyileştirmelerin daha sağlıklı bir uygulama olacağı unutulmamalıdır.
“Özellikle büyük metrajlı projelerde mutlaka ön deneme yapılmalıdır”
Uzun ömürlü, konforlu ve kullanım süreci boyunca en az bakım ve onarım gerektiren yapıların tasarlanması ve inşa edilmesi için malzeme seçimi, uygulama zemini ve tekniklerinin önemi nedir?
Yeni teknolojilerin artmasıyla malzeme konusunda çok özellikli malzemelerin oluşmasında önemli bir yol kat edilmesine rağmen, kullanılacak malzemelerin kullanım koşulları ve ne şekilde uygulamaya alınacağı önemli bir konudur. Bu nedenle malzemelerde kalite, işçilik, eğitimli uygulamacı ve yapılacak işe uygun ilke ve sorumlulukları yerine getirmek gerekmektedir. Yapım aşamasında gereken titizlik ve taşıyıcı sistem tasarımının önemini unutmamalıyız. Yapıyı oluşturan malzeme ve bileşenlerin yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan, enerji korunumu sağlayan, çevreye duyarlı ve az bakım-onarım gerektiren malzemelerden seçilmesi, yapı içinde enerji verimliliği sağlamaya yönelik olması önemlidir.
Su yalıtımına yönelik yerli ve yabancı birçok ürün bulunmaktadır. Dünyada büyük ölçekli pazar payına sahip, yabancı firmaların ürünlerine ulaşmak da oldukça kolaydır. Kısacası ürün seçeneği, bilgi, donanım, kanun vb. mevcut olmasına rağmen su yalıtımı sorunu halen devam etmektedir. İster yerli üretici, isterse yabancı menşeili ürünler olsun, özellikle büyük metrajlı işlerde ön deneme yapılmalıdır. Şantiyede yapılacak ufak bir numune, hem yanlış uygulamaları önler hem de kâr sağlar. Ürün sarfiyatları doğru bir şekilde tespit edilir.
Nihai tüketicinin bilinçlenmesi çok önemlidir. Nihai tüketiciler, inşaat başlamadan önce su yalıtımını talep etmez ise, sorun halinde haklarını aramaz ve yanlış yapanın yanına kar kalırsa bu sorun daha uzun süre ülkemizin gündeminden düşmeyecektir. Sözleşme aşamasında lavabo, parke, mutfağın nasıl yapılacağı, markası, türü tanımlanıyor. Aynı şekilde su yalıtımı da gerek mimari projede gerekse sözleşme aşamasında ekli teknik şartname ile tanımlanmalıdır. Sağlık ve maddi kayıplar olmaması için doğru malzeme, doğru detay ve doğru uygulamalara yer verilmelidir.
Dış cephelerde uygulanan mantolama kompozitlerindeki bileşenlerin farklı sıva kalınlıkları ve farklı yalıtım levhaları kullanılması durumunda yüzeyler arası aderans dayanımlarında nasıl bir değişim meydana gelir?
Dış cephe kaplamasında tercih edilecek ısı yalıtım levhalarının seçimi, üzerine gelecek kaplama türü, kapı pencere ebatları ve diğer bileşenler göz önüne alınarak, yapı Türk Standartları Enstitüsü 825 no’lu Binalarda Isı Yalıtım Kuralları Standardına göre projelendirilerek değerlendirilmelidir. Aderans problemlerinin çözümleri mekanik veya yapı kimyasalları ürünleri ile çözülebilmektedir. Maalesef bu konuda sorunlar gözlenmektedir. Binlerce metrekarelik alana sahip cephelerde ön deneme yapılıp, yukarıda belirtilen standart vb. dahilinde uygulama yapılmamaktadır. Daha sonra bakım masrafları çıkmaktadır ki, amortisman giderleri hesap edildiğinde ucuz olarak görülen sistem daha pahalıya çıkabilmektedir.
“Projeler, henüz tasarım aşamasındayken uygun ve doğru malzeme seçimi önem taşır”
Çatı ve cephe yüzeyleri sürekli olarak suyun olumsuz etkilerine maruz kalır. Suyun yoğun olarak tahrip ettiği bölgeler parapet bölgeleri ve doğrama duvar birleşimleridir. Uygulayıcı mimar ve mühendislerin giydirme cephelerin birleşim noktalarında su sızdırmazlığın sağlanması için detay çözümlerine hangi noktalara dikkat etmesi gerekir?
Dış cephelerde silikonlu, akrilik ve çimento esaslı dış cephe su yalıtım malzemeleri kullanılmaktadır. Giydirme cephe sistemlerinde kaplamaların birleşim noktalarında sızdırmazlık sağlanması ve profil içine giren suyun yapılan drenaj sitemi ile drene edilerek dış ortama atılması önemlidir.
Su ve neme karşı yeterli önlemlerin alınmadığı durumlarda, yapı dayanımında düşüşler yaşanacağı ve zarar göreceğini, özellikle 1999 depremi sonrasında yıkılan birçok yapının taşıyıcı sisteminde donatıların korozyona uğradığının gözlemlendiğini unutmamalıyız. Hazırlanan projelerde henüz tasarım aşamasındayken uygun ve doğru malzeme seçimi önem taşımaktadır. Hazırlanan uygulama projesinde detaylar ve kullanılacak ürünlerin belirtilmesi önemlidir. Böylelikle sahada uygulama yapan mimar veya mühendis malzeme seçimi ve kalite belgeleri vb. detayları inceleyip, kontrol edip imalatın kalitesine yoğunlaşacaktır. Ayrıca kullanım sürecinde yaşanan sorunlar için önlem almak, genellikle olumlu sonuçlara ulaştırmadığı gibi maliyeti de arttıran bir konudur.
Yapı dış kabuğu, zorlu iklim koşullarından en çok etkilenen alanların başında geliyor. Atmosferik korozyona dayanıklı yapılar için hangi tür ürünlerin kullanılması gerekiyor? Ürün seçiminde dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?
Yapı dış kabuğunun oluşturulmasında yapının nerede yapılacağı atmosferik koşullarının ne olduğu çok iyi tespit edilmelidir. Hatta yapının bulunduğu coğrafyada, yoğun olarak yaşayan bitki ve hayvanların dahi tespit edilmesi gereklidir.
Örneğin; denize yakın bir yapıda martıların sayısı çok fazla iken karasal iklime sahip bir coğrafyada karga vb. kuş sayısı çok fazla olabiliyor. Yapı kabuğunun, kapı pencere etrafında, derzlerinde kullanılan silikon gibi mastikler martılar tarafından deforme edilebiliyor. Bu nedenle malzeme dayanıklılığını arttırmak için, çevresel etkenler tasarıma doğru şekilde entegre edilmeli ve buna bağlı olarak önlemler alınmalıdır.
“Mevzuat ve finansal destek ile yenilenebilir enerji kullanımı özendirilmelidir”
Dünyanın gündem maddelerinden birini de sürdürülebilirlik çalışmaları oluşturuyor. Bu bağlamda kendi enerjisini kendi üreten sistemlere yönelik taleplerde de artış gözlemleniyor. Bu yöntemlerden biri olan güneş enerji sistemlerinin kullanımın yapı tasarımı ve projesine etkisi nedir? Güneş enerji sisteminin uygulanacağı bir çatı sisteminin hangi özelliklere sahip olması gerekir?
Bilindiği gibi, sürdürülebilirlik konusunda yapılarda enerji verimliliği önemli bir konudur. Sürdürülebilir yapıların en az enerjiye gereksinim duyacak biçimde tasarlanmasının yanında yenilenebilir enerji kaynaklarından etkin olarak yararlanılması da düşünülmelidir. Enerji hedeflerinin gerçekleşmesinde; etken ve edilgen birçok yöntemlerle yapılarda kullanılan güneş enerjisi önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemiz enerjide dışa bağımlı bir durumda olmakla birlikte coğrafi konumuyla güneş enerjisinden aktif olarak yararlanılabilen birçok ülkeden daha avantajlı durumdadır. Üstelik güneşten aktif biçimde yararlanılarak sıcak su elde edilen bu sistemlerin kendiliğinden yaygınlaştığı gözlenmektedir. Geleceği de düşünerek, sürdürülebilirlik anlayışı içinde yapılarda güneş enerjisinden yararlanmak bir zorunluluk olarak görülmeli ve enerjide dışarıya bağımlılığı azaltmak için vatandaşlarda tasarruf bilinci oluşturulmalıdır. Mevzuat ve finansal destek ile yenilenebilir enerji kullanımı özendirilmelidir.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
Yapı Magazin Dergisine görüşlerimizi paylaşma olanağı verdiği için teşekkür ediyoruz. Şubemizde gerçekleştirmiş olduğumuz seminerlerde de çatı-cephe, yeşil bina, sürdürebilirlik gibi konulara yer veriyoruz. Ayrıca online eğitim sistemimizde (egitim.imoistanbul.org) eğitim içeriklerimiz 7/24 üyelerimizin kullanımına açıktır. Burada eğitimler kısmına tıklayarak düzenlediğimiz kurslara ulaşmaları mümkündür. Kayıt olunan eğitimler 3 ay süreyle kursiyerin eğitimleri alanına tanımlanmaktadır. Kursiyer eğitimleri bu süre içerisinde istediği zaman izleyebilmesine olanak tanınmıştır. Eğitimi tamamlayan katılımcılara da ayrıca belge verilmektedir.
Mühendislik, bilim ve matematiksel prensipleri, tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak insana faydalı ürünler ortaya koyma sanatıdır. Başka bir ifadeyle mühendislik, belirli bir ihtiyacı karşılamak için gerekli teknik ürün ve sistemi üretme sürecidir. İnsana faydalı ürün ve üretimlerin artması dileğiyle okuyucularınıza sağlıklı ve güvenli bir yaşam dileriz.