Yapı Magazin
Doğa, Teknoloji Ve Sürdürülebilirlikten İlham Alan Yenilikçi Tasarımlar, Fatih Ekşi'nin Yaratıcı Dokunuşuyla Şekilleniyor

Doğa, Teknoloji Ve Sürdürülebilirlikten İlham Alan Yenilikçi Tasarımlar, Fatih Ekşi'nin Yaratıcı Dokunuşuyla Şekilleniyor

Mimar Fatih Ekşi, yiyeceklerin geometrik şekillerinden ilham alarak doğa ve teknolojiyi harmanladığı yenilikçi tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Viyana Teknik Üniversitesi'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra, 3D görselleştirme ve yapay zekâ gibi modern araçları kullanarak projelerini şekillendiriyor. Biyofilik tasarım anlayışını benimseyen Ekşi, estetik ve işlevselliği birleştiriyor. Sürdürülebilirlik odaklı projeler üreten Ekşi'nin uluslararası alanda büyük ilgi gören tasarımları, farklı kültürlerin mimariye etkilerini keşfetmesine olanak tanıyor. Gelecekte doğa ile entegrasyonu ve teknolojiyi daha derinlemesine kullanmayı hedefleyen Ekşi, “Malzeme bilimindeki ilerlemeler, daha dayanıklı ve çevre dostu malzemelerin kullanımını mümkün kılıyor. Bu da tasarım süreçlerini hem işlevsel hem de doğa dostu hale getiriyor. Dijital tasarım yöntemleri ise karmaşık yapıların modellemesini kolaylaştırarak özgün projelerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Gelecekte bu tekniklerin mimarlık sektöründe standart hale gelerek sürdürülebilirliğe katkı sağlayacağına inanıyorum.” dedi.
Fatih Bey, öncelikle röportajımıza sizi daha yakından tanıyarak başlamak isteriz. Mimarlık yolculuğunuz nasıl başladı? Hikayenizi ve bu alandaki deneyimlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Mimarlık yolculuğum, başlangıçta 3 boyutlu tasarım ve görselleştirme ilgimle başladı. İlk olarak Viyana Üniversitesi’nde İletişim Fakültesi'nde eğitim alıyordum; ancak bu bölüm bana tatmin edici bir deneyim sunmadı. Bir gün, birkaç arkadaşımın kullandığı 3 boyutlu görselleştirme programlarını keşfettim ve bu alana olan ilgim hızla arttı. Bu tutkum, beni mimarlık eğitimine yönlendirdi ve Viyana Teknik Üniversitesi’nde mimarlık bölümüne geçiş yaptım. O günden sonra mimarlık, sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir tutku haline geldi. Bugün, mimarlık projelerimde, teknolojiyi ve estetiği birleştiren, doğadan ilham alan tasarımlar üzerinde çalışıyorum.
“Yiyeceklerin geometrik düzeni, dokuları ve benzersiz formları, yenilikçi mimari yaklaşımlar için güçlü bir ilham kaynağı oldu”
Yiyeceklerin geometrik şekillerinden ilham alarak mimari tasarımlar üretme fikri, oldukça yenilikçi ve dikkat çekici bir yaklaşım. Bu sıradışı vizyonu nasıl geliştirdiniz ve tasarımlarınızda doğanın estetiğini yansıtmayı nasıl başarıyorsunuz? Ayrıca, yapay zekâ teknolojisini kullanarak bu tür benzersiz eserler yaratmanın size sunduğu olanaklar ve karşılaştığınız zorluklar nelerdir? Mimarideki bu modern ve simetrik yaklaşımlarınızın sürdürülebilirlik ve doğaya saygı gibi değerlerle nasıl ilişkilendiğini düşünüyorsunuz?
Yiyeceklerden ilham alma fikri, doğanın tüm formlarını tasarım sürecime dahil etme arzumdan kaynaklanıyor. Yiyeceklerin geometrik düzeni, dokuları ve benzersiz formları, yenilikçi mimari yaklaşımlar için güçlü bir ilham kaynağı oldu. Doğanın estetiğini tasarımlarıma yansıtma amacım ise yaşam alanlarına doğanın frekansını entegre ederek, doğayla daha uyumlu ve huzur veren mekanlar yaratmak.
Yapay zekâ, bu süreçte konsept oluşturma, fikir geliştirme, render ve animasyon aşamalarında önemli bir rol oynuyor. Bir tasarım fikrini görselleştirirken ya da render alırken yapay zekâyı aktif olarak kullanıyorum. Bu teknoloji, zaman kazandırırken yaratıcılığımı da genişletiyor. Ancak yapay zekâyı sadece bir araç olarak görüyorum ve her zaman kendi özgün tasarım dilimi ön planda tutuyorum. Sürdürülebilirlik açısından, doğanın estetiği ile yenilikçi yapılar yaratmak, çevresel ve estetik değerleri birleştiren bir yaklaşım sunuyor.
Yapay zekâ, son yıllarda mimarlık ve mimari görselleştirme süreçlerinde önemli bir dönüm noktası yaratıyor. Yapay zekâ, mimarlık ve görselleştirme süreçlerinde hız, doğruluk ve yaratıcılığı nasıl dönüştürüyor? Özellikle tasarımın sunumu ve müşteri iletişimi açısından bu teknolojinin katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yapay zekânın, tasarımcıların özgünlükten ödün vermeden yeni formlar ve yapılar yaratmalarına nasıl olanak sağladığını düşünüyorsunuz? Ayrıca, bu gelişmelerin mimarlık sektörüne gelecekte nasıl bir yön vereceğini ve etik sorumlulukları nasıl şekillendireceğini öngörüyorsunuz?
Yapay zekâ, mimarlık ve görselleştirme süreçlerini birçok açıdan dönüştürüyor. Hız ve doğruluk anlamında, bir konsepti birkaç dakika içinde görselleştirebilmek ya da tasarım alternatiflerini hızlıca değerlendirebilmek büyük bir avantaj sağlıyor. Müşteri iletişiminde ise, projeleri daha etkileyici ve çarpıcı bir şekilde sunarak tasarımlarımı daha anlaşılır hale getiriyor.
Tasarım özgünlüğü konusunda, yapay zekâ bana yeni fikirler sunarken kendi tasarım dilimi korumama olanak tanıyor. Bu teknolojiyi bir destek aracı olarak kullanarak yaratıcılığı artırıyor ve tasarımlarımı daha işlevsel hale getiriyorum. Gelecekte yapay zekânın mimarlık sektörünü daha da ileriye taşıyacağına inanıyorum, ancak bu süreçte etik sorumluluklarımızı unutmamamız gerektiğini düşünüyorum. 
Özgünlük ve insan odaklı tasarım, bu teknolojinin doğru şekilde kullanılmasında kilit rol oynayacak.
Biyofilik tasarım, doğayla olan ilişkimizi yeniden kurarak iç mekân ve yapıları insan sağlığına daha uygun hale getirmeyi amaçlayan bir yaklaşım. Bu felsefeyi mimari tasarımlarınızda nasıl kullanıyorsunuz? Doğal unsurların yapılarla entegrasyonu, sadece estetik değil aynı zamanda psikolojik ve fiziksel sağlık üzerinde nasıl bir etki yaratıyor? Biyofilik tasarımın sürdürülebilirlik ile ilişkisini nasıl tanımlarsınız ve bu yaklaşımın mimarlıkta gelecekte nasıl daha fazla yer bulacağına dair öngörüleriniz neler?
Biyofilik tasarım, benim tasarımlarımın temel taşlarından biri. Bu yaklaşımı kullanarak, doğanın frekansını yaşam alanlarına taşıyor ve doğadaki özel formları ile benzersiz yapıları projelerime entegre ediyorum. Bu, sadece estetik bir değer katmakla kalmaz, aynı zamanda insanlara doğayla yeniden bağ kurma fırsatı sunar. Özellikle doğal ışık, bitki örtüsü ve organik malzemelerin entegrasyonu, hem psikolojik hem de fiziksel sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratır.
Sürdürülebilirlik açısından, biyofilik tasarım, doğa dostu malzemeler ve enerji verimliliği gibi unsurlarla birleşerek çevreye duyarlı bir yaklaşım sunar. Gelecekte, bu tasarım anlayışının mimaride daha yaygın bir şekilde benimsenmesini ve insan odaklı tasarımların bir standart haline gelmesini bekliyorum.
“3D baskı, inşaat süresini hızlandırırken malzeme israfını azaltarak sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak”
Mimarlık alanında geleceğin tekniklerinin hızla evrildiği bir dönemdeyiz. Yeni teknolojiler, malzeme bilimindeki ilerlemeler ve dijital tasarım yöntemleri, mimarların tasarımlarını daha önce hiç olmadığı kadar yenilikçi ve işlevsel kılmalarına olanak tanıyor. Gelecekte mimarlıkta hangi tekniklerin öne çıkacağına ve bu tekniklerin tasarım, inşaat ve sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerine nasıl bakıyorsunuz?
Mimarlıkta gelecekte öne çıkacak teknikler arasında, yapay zekâ destekli tasarım süreçleri, 3D baskı teknolojileri, parametrik tasarım ve gelişmiş yapı malzemelerinin kullanımı yer alıyor. Özellikle 3D baskı, inşaat süresini hızlandırırken malzeme israfını azaltarak sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak.
Malzeme bilimindeki ilerlemeler, daha dayanıklı, enerji tasarruflu ve çevre dostu malzemelerin kullanımını mümkün kılıyor. Bu da tasarım süreçlerini hem daha işlevsel hem de doğa dostu hale getiriyor. Dijital tasarım yöntemleri ise karmaşık yapıların modellemesini ve görselleştirilmesini kolaylaştırarak, tasarımcıların hayal gücünü sınırlamadan özgün projeler ortaya koymalarını sağlıyor. Gelecekte, bu tekniklerin mimarlık sektöründe bir standart haline geleceğini ve sürdürülebilirliğe katkılarının giderek artacağını düşünüyorum.
Sizin için “iyi bir mimar” tanımını nasıl yaparsınız? Bir mimar olarak mesleğinizi icra ederken en çok değer verdiğiniz ilkeler ve yaklaşımlar neler?
Benim için iyi bir mimar, hem estetik hem de işlevsellik açısından dengeli tasarımlar üretebilen ve aynı zamanda insan ile doğa arasındaki bağlantıyı güçlendiren projeler ortaya koyan kişidir. İyi bir mimar, müşterinin ihtiyaçlarını anlama becerisini, yaratıcı çözümler üretme yeteneğiyle birleştirebilmelidir.
Mesleğimi icra ederken en çok değer verdiğim ilkeler; doğaya saygı, sürdürülebilirlik ve özgünlüktür. Tasarımlarımı doğadan ilham alarak geliştiriyorum ve her projede doğanın bir parçasını mekana yansıtmaya özen gösteriyorum. 
Ayrıca, müşterilerimle açık bir iletişim kurarak, onların beklentilerini doğru bir şekilde anlayıp, estetik ile işlevselliği birleştiren çözümler sunmaya önem veriyorum.
Son olarak, projelerinizin uluslararası alanda ilgi görmesi, sizin için nasıl bir etki yaratıyor ve gelecekte mimari tasarımlarınızda ne gibi yeni keşifler yapmayı planlıyorsunuz?
Projelerimin uluslararası alanda ilgi görmesi, benim için büyük bir motivasyon kaynağı. Bu ilgi, tasarımlarımın farklı kültürler tarafından takdir edilmesi anlamına geliyor ve bana daha geniş bir perspektifle çalışma fırsatı sunuyor. Ayrıca, uluslararası projeler, farklı coğrafyaların ve kültürlerin mimariye olan etkisini keşfetmemi sağlıyor.
Gelecekte, doğa ile daha fazla entegre olan ve sürdürülebilirlik ilkesini temel alan yeni tasarım yöntemlerini keşfetmeyi planlıyorum. Ayrıca, yapay zekâ ve gelişmiş teknolojilerin sunduğu olanakları daha derinlemesine kullanarak, estetik ve işlevsellik açısından daha yenilikçi projeler üretmeyi hedefliyorum. Bu süreçte, insan ve doğa arasındaki bağı güçlendiren mekanlar yaratmaya devam edeceğim.


Etiketler:

doğa, sürdürülebilirlik,

Paylaş:
İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN
Our site uses cookies. Learn more about our use of cookies: cookie policy

Sign Up for Our Newsletter