ARTYOL Mühendislik deneyimli ekibi ile nitelikli projelerde mevcut yapıların depreme dayanıklı hale getirilebilmesi için çalışmalar gerçekleştiriyor. Güçlendirmede dikkat edilmesi gereken önemli unsurları, bina güçlendirmede en uygun yöntem, uygulanan en son teknolojileri ve hedeflerini konuştuğumuz ARTYOL Mühendislik Genel Koordinatörü Mustafa Arı, “30 seneyi aşkın süredir mevcut binalarla ilgili çalışmalar gerçekleştiriyoruz. İşimizi mühendislik esaslarına göre doğru bir şekilde yapıyoruz. Burada hem teknik hem de vicdani olarak ciddi sorumluluklar taşıyoruz. Hedeflerimiz arasında güçlendirmenin yaygınlaşması, doğru yapılması, ileri teknoloji malzemelerin daha sıklıkla kullanılması mevcut. Doğru bildiğimiz yolda, mühendislik esaslarına uygun bir şekilde güçlendirme ile ilgili çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Bu işin doğru yapılması, farkındalığının daha da artması için de elimizden gelen her şeyi yapacağız.” dedi.
ARTYOL Mühendislik ile gerçekleştirdiğimiz ilk röportajımız. Bu nedenle öncelikle ARTYOL Mühendislik'in vizyonundan, misyonundan, kaliteli ürün politikasından ve hizmet kapsamından biraz bahseder misiniz?
1987 yılında kurulan Artyol Mühendislik olarak proje ofisi, taahhüt grubu ve yapı kimyasalları satış grubu ile 3 ayrı departmanda faaliyet gösteriyoruz. 1994 senesinden beri mevcut binaların incelenmesi, raporlanması, güçlendirme projelerinin hazırlanmasıyla ağırlıklı olarak ilgileniyoruz. Burada tabi ki her türlü yapıyı düşünebiliriz. Konutlar, okullar, hastaneler, alışveriş merkezleri, tarihi eser restorasyon projeleri ve bu konuda referanslarımız da mevcut.
Depreme dayanıklı güvenli yapılar oluşturmak için çalışıyoruz. Bunu yaparken de yeni teknolojileri sürekli kullanıyoruz. 2000 senesinden beri hem statik hesaplamalarda hem de uygulamalarda nitelikli yapı malzemesi olan karbon fiber ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz.
Mevcut bina stoku maalesef İstanbul’da sanıldığı gibi nitelikli değil. Binaların bize müsaade ettiği ölçüde hangi yöntem elverişli ise onu bir mühendislik bakış açısıyla değerlendirip, binanın durumuna, niteliğine göre uygulamalar yapmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda binlerce binanın performans analizini, yüzlerce binanın da sahada güçlendirme çalışmalarını gerçekleştirdik.
Şirketimizin sahibi de, 2018’ den beri Deprem Güçlendirme Derneği’nin (DEGÜDER) kuruculuğunu ve başkanlığını yürütüyor. Dernek olarak da birtakım farkındalıklar yaratmaya çalışıyoruz. Güçlendirme ile ilgili ülkede genel olarak bilgisizlik ve yanlış algılar mevcut, bu konudaki yanlışlıkları da düzeltmeye gayret ediyoruz. İnsanlara, güçlendirme yaparak binalarının depreme dayanıklı hale getirilebileceklerini anlatmaya çalışıyoruz.
“Güçlendirme, depreme dayanıklı binalar oluşturmamızda çok önemli bir alternatif”
ARTYOL Mühendislik, mevcut yapıların gerek geleneksel, gerekse ileri yöntemlerle depreme karşı performanslarının artırılması için güçlendirme çalışmaları gerçekleştiriyor. Güçlendirmede dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlar nelerdir? Bina güçlendirmede en uygun yöntem, uygulanan en son teknolojilerden bahseder misiniz? Güçlendirilmiş bina ile yeni yapılmış bina arasında deprem güvenliği açısından ne gibi farklılıklar vardır?
Güçlendirme yapabilmek için öncelikle binayı çok iyi analiz etmemiz lazım ve bunu da mevcut yönetmelik bize çok güzel bir şekilde tarif ediyor. Mevcut bina üzerinden proje kontrolü sağlanıyor, sonrasında beton kalitesinin ve donatının tespiti yapılıyor. Binanın bulunduğu zeminle ilgili birtakım çalışmalar yapılıp, binaya bilgisayar ortamında bir analiz gerçekleştiriliyor. Bu noktada tabi ki deprem haritası da önemli. Haritada deprem faylarının nereden geçtiğini biliyoruz. Bütün bu verileri toplayıp analiz yapıyoruz. Analiz sonucunda da güçlendirmenin nasıl yapılacağı ve hangi yöntemlerin kullanılacağı ortaya çıkıyor.
Bizim mevcut yapı stokumuz özellikle 1970’den 2000’lere kadar nitelik olarak çok sıkıntılı. Burada hazır beton kullanılmamış, elde dökülmüş betonlar, nervürlü olmayan düz demirler var. Bu yüzden beton basınç dayanımları düşük olduğu için bu binaları güçlendirebilmek de çok kolay değil. Dolayısıyla ağırlıklı olarak geleneksel yöntem ile güçlendirme yoluna gidebiliyoruz. 2000 senesinden beri de karbon fiber bizim çok önemli yapı elemanlarımızdan bir tanesi. Burada hem geleneksel yöntem hem karbon fiberi birlikte kullandığımız çokça bina da var.
İstanbul’da 2000 senesinden önce 500 bin tane bina yapılmış ve bu binaların hepsini riskli kabul edebiliriz. Binaların risk derecelerini sınıflandırırsak daha az riskli olanlar daha çok riskli olanlar vardır. Bu 500 bin tane binayı yıkıp tabi ki yeniden yapmamız çok mümkün değil, bu çok uzun bir zaman ve ciddi bir maliyet demek. Güçlendirme, depreme dayanıklı binalar oluşturmamızda çok önemli bir alternatif.
Güçlendirme yaparak hem çok daha kısa sürede, hem de çok daha az maliyetle binalarımızı depreme dayanıklı hale getirebiliriz, bunu da bir an önce yapmamız gerekiyor.
“İnsanlarda güçlendirmenin işe yaramadığına, yanlış yapıldığına dair oluşan birtakım yanlış algıları değiştirmek gerekiyor”
Yeni kentsel dönüşüm seferberliği güvenli, konforlu, çevreye duyarlı, enerji verimli yapılaşma için büyük önem taşıyor. Kentsel dönüşüm projelerinin sürdürülebilirlik odaklı yürütülmesi de çok önemli. Devam eden kentsel dönüşüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kentsel dönüşümde güçlendirmenin rolü nedir?
Kentsel dönüşüm, özellikle 2013’ten sonra 6306 sayılı yasa ile birlikte daha yoğun bir şekilde yapılmaya başlandı. Aslında bakarsanız kentsel bir dönüşüm gibi görünmüyor, sadece binaların yerinde dönüşümü yapılıyor. Burada daha doğru bir planlamanın yapılması gerekiyor. Maalesef 6306 sayılı yasa kapsamında güçlendirme çok yer almadı. Tabi sonrasında görüldü ki bütün binaların dönüşmesi, yıkılıp yeniden yapılması çok da mümkün değil.
Bir deprem ülkesiyiz, Deprem Yönetmeliği'nde bile 2007 senesinde mevcut binalar yönetmeliğe girdi. 2007’den önce mevcut binalar ile ilgili ne yapılacağı yönetmeliklerle belirlenmemişti. Güçlendirmenin önünde hala daha engeller var. Özellikle belediyelerin güçlendirme ile ilgili çok ciddi çekinceleri mevcut. Bu konuda birtakım bilgi eksiklikleri var. Proje yürütüyoruz, ruhsat almakta çok ciddi sorun ve sıkıntılar yaşıyoruz. Birçok belediyede güçlendirme ile ilgili ilk ruhsatı alan firmalardan da bir tanesiyiz.Son kentsel dönüşüm yasası ile binayı yıkmak için yüzde 51 çoğunluk yeterli oluyor ama güçlendirmeniz için ise yüzde 80 gerekiyor, şimdi bakarsanız bu da güçlendirmenin önünde büyük bir engel.
Ülkemizde maalesef geçmiş depremlerden sonra birtakım yanlış uygulamalar da yapılmış, birtakım binalar yanlış güçlendirilmiş. Doğru yapılan işlerin yayılma hızıyla yanlış yapılan işlerin yayılma hızı aynı değil. Bu yüzden insanlarda güçlendirmenin işe yaramadığına, yanlış yapıldığına dair birtakım algılar oluşmuş. Bu düşünceleri de değiştirmek gerekiyor.
Firma olarak 2008 senesinde Hatay’da güçlendirdiğimiz bir bina var. Sümerler Mahallesinde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ndeki hocalar önderliğinde yürüttüğümüz bir proje. O bina depremden sonra da çokça gündeme geldi. Üç bloklu bir site ve iki bloğu güçlendirilip diğer bloğu güçlendirilmeden bırakılmıştı ve güçlendirilmeyen blok depremde yıkıldı. Yıkılan blokta yüze yakın insan can verdi, güçlendirdiğimiz bloklarda hiç can kaybı olmadı. Bu anlattığım olay güçlendirmenin hedef performansına çok iyi bir örnek niteliğindedir. Güçlendirilmiş binalardan beklediğimiz performans tam da budur.
Binalarımızı depreme dayanıklı hala getirebilmek çok kolay. Doğru mühendislik firmalarıyla, doğru malzeme, uygulama ve projeler ile bunu başarabiliriz.
“Tarihi yapılara doğru malzemeyle, doğru müdahaleyi yapıp, dokusunu bozmadan depreme dayanıklı hale getirebiliriz”
Artyol Mühendislik, gerek çevresel faktörler gerekse de deprem etkisiyle yıpranmış ya da hasar almış tarihi yapıların onarım, güçlendirmelerinde ve restorasyonunda etkin rol alıyor. Tarihi yapıların aslına uygun bir şekilde restorasyonunda ve güçlendirilmesinde nasıl çalışmalarınız yürütüyorsunuz? Bu noktada öne çıkan ürün portföyünüzdeki malzemelerden de bahseder misiniz?
Tarihi yapılar ile ilgili 25 seneye yakındır çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bu alanda restorasyon projelerinde güçlendirme ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Referanslarımızın arasında Süleymaniye Camii, Topkapı Sarayı var. Samsun-Sivas demiryolu hattında 46 tane tarihi eser taş köprünün restorasyonunu ve büyük bir bölümününde de sahada güçlendirme çalışmasını yaptık.
Bu noktada önemli olan tarihi eserin dokusuna uygun malzemeler tercih etmek gerekiyor. Artık çok daha yeni, tarihi dokuya uygun doğal malzemeler üretiliyor. Eskiden malzemeler biraz daha sınırlıydı ama artık kireç esaslı hazır malzemeler var ve tarihi dokuya uygun. Bazalttan, camdan, karbondan yapılmış birtakım malzemeler mevcut ve sıkça kullanıyoruz. Tarihi yapıya doğru malzemeyle, doğru müdahaleyi yapıp, dokusunu bozmadan ham malzemeler kullanarak tarihi eseri depreme dayanıklı hale çok rahat getirebiliriz ki çokça tarihi binada bunu gerçekleştirdik.
Deprem koruma sistemi olan izolatörler büyük öneme sahip. Depremde izolatör nasıl çalışır? İzolatörleri maliyet ve performans açısından değerlendirebilir misiniz?
2002 senesinden beri izolatör konusuyla ilgiliyiz. Firmamızın kurucusu Sinan Bey de Japonya'da izolatörler ile ilgili çeşitli eğitim ve toplantılara katıldı. Konutlarda yaygın olarak kullanılmasa da hastanelerde bazı binalarda yaygın olarak kullanılıyor. İzolatör düşünüldüğü kadar maliyetli bir şey değil. Lüks bir konutu düşünürseniz daire başına mutfak dolabı maliyeti gibi bir maliyeti var. Burada performans hedefi olarak düşünürseniz izolatör bambaşka bir konfor seviyesi oluyor. İzolatörü kullandığınız anda kesintisiz kullanıma geçiyorsunuz. Deprem olduktan sonra da binayı kullanmaya devam ediyorsunuz.
Deprem sonrasında Hatay’da, Maraş’da neler yaşandığına acı bir şekilde tanık olduk. İnsanlar hala konteynerlerde,çadırlarda yaşıyorlar. İzolatör, binanın hiçbir şekilde hasar almadan kullanıma devam etmesi açısından çok ciddi bir konfor sağlıyor Malatya’da meydana gelen ikinci depremde Adıyaman’daki hastanede ameliyat devam etti. Çünkü hastane izolatörlü bir hastaneydi dolayısıyla ameliyata devam ettiler. Kesintisiz kullanım dediğimiz tam da bu aslında. Daha yeni yeni depremden sonra özellikle konutlarda çok daha fazla kullanılmaya başlanıldığını da görüyoruz. Böyle bir deprem ülkesinde aslında çok daha yaygın bir şekilde kullanılması lazım.
Her binaya izolatör yapabiliriz dersek yanlış olur yapamayız, bunun da sonuçta mühendislik hesabı var. Hesaba göre uygun olabilecek binalarda biz kullanmayı istiyoruz. Şuanda üzerinde çalıştığımız izolatör gibi ama izolatör yerine sürtünme esaslı sönümleyiciler var. Onlar da az maliyetli. Onlarla ilgili projeler geliştiriyoruz. İskenderun’ da bir fabrika yapısında bir enerji tesisinde kullanacağız. Yine birtakım konut binaları var Avrupa Yakası’nda onlarda da damperle ve sönümleyiciler kullanacağız. Onlar da izolatör gibiler aslında proje, statik, hesap açısından daha kolay bir şekilde uygulanabilen yöntemler. Bunların hepsini güçlendirmenin içine entegre etmeye çalışıyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
30 seneyi aşkın süredir mevcut binalarla ilgili çalışmalar gerçekleştiriyoruz. İşimizi mühendislik esaslarına göre doğru bir şekilde yapıyoruz. Burada hem teknik, hem de vicdani olarak ciddi sorumluluklar taşıyoruz. Depreme dayanıklı binalar tasarlıyoruz. Bu binaları hem projesel hem statik hem de uygulama olarak yerinde gerçekleştiriyoruz. Hedeflerimiz arasında güçlendirmenin yaygınlaşması, doğru yapılması, ileri teknoloji malzemelerin daha sıklıkla kullanılması mevcut. 30 seneyi aşkındır da binlerce binanın güçlendirmesini gerçekleştirdik. Doğru bildiğimiz yolda, mühendislik esaslarına uygun bir şekilde işimizi doğru yaparak güçlendirme ile ilgili çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Bu işin doğru yapılması, farkındalığının daha da artması için de elimizden gelen her şeyi yapacağız ve bu yönde çalışmalara devam edeceğiz.