KarKim, yalıtım sektöründe sunduğu kapsamlı ürün yelpazesi ve yenilikçi AR-GE çalışmalarıyla enerji verimliliği ve çevresel sürdürülebilirlik konularında öncü bir rol üstleniyor. Şirket, hem iç hem dış mekanlarda ısı ve su yalıtım sistemlerini kapsamlı bir şekilde ele alarak çimento, bitüm ve poliüretan esaslı su yalıtım ürünleri ve ısı yalıtım sistemleri gibi ürünlerle güvenilir ve verimli çözümler sunuyor. Sağlık ve çevre açısından riskleri minimize eden malzeme seçimleriyle dikkat çeken KarKim, iç pazarın yanı sıra uluslararası pazarlarda da etkinliğini artırma stratejisi benimsiyor. Küresel işbirlikleri geliştiren marka, yerli sermaye ile ülke ekonomisine katkıda bulunurken, KarKim Yapı Kimyasalları markasının dünya genelinde daha geniş bir pazar payı kazanmasını hedefliyor. 2024’ün ilk yedi ayında elde edilen başarılı sonuçlar, KarKim’in hedeflerine ulaşma yolunda sağlam adımlar attığını ve gelecekteki değişim ve gelişmelere karşı hazırlıklı olduğunu gösteriyor. KarKim markasını iç pazarın yanı sıra, dış pazarda daha çok ülkeye yaymak hedefinde olduklarını söyleyen KarKim Satış ve Pazarlama Müdürü Ata Şamil Namlı, “Ülke ekonomisine yaptığımız katkı bizi gururlandırıyor. Ancak biz bunu yeterli görmüyoruz. Yerli sermayeye sahip ülkemiz markaları olarak hepimizin hedefi dış pazarlarda başarı yakalamak ve markalarımızın değerini artırıp, “uluslararası marka” yolunda ilerlemek olmalıdır. Çünkü biz güçlü bir ülkeyiz. ” dedi.
KarKim'in yalıtım çözümlerinin enerji verimliliği üzerindeki etkileri nelerdir? Ürünlerinizin enerji tasarrufu sağlama kapasitesi ve uzun vadeli maliyet etkinliği hakkında sağladığı avantajlarından bahseder misiniz?
Yalıtım çözümleri, enerji verimliliği üzerinde önemli bir etkiye sahiptir ve bu da hem bireysel kullanıcılar hem de işletmeler için uzun vadede maliyet etkinliği sağlar. Yalıtım çözümleri, binaların iç mekan ısısının korunmasına yardımcı olur. İyi bir yalıtım sayesinde kış aylarında ısı kaybı minimize edilirken, yaz aylarında serinliğin korunması sağlanır. Bu da ısıtma ve soğutma sistemlerinin daha az enerji harcaması anlamına gelir. Sonuç olarak, yalıtım sayesinde enerji faturaları ciddi ölçüde düşebilir. Yalıtım ürünleri, başlangıçta bir yatırım gerektirse de, sağladığı enerji tasarrufu ile kendini kısa sürede amorti eder. Ayrıca, enerji maliyetlerinin sürekli artması göz önünde bulundurulduğunda, yalıtım çözümleri uzun vadede büyük tasarruflar sağlar. Bunun yanı sıra, iyi yalıtılmış binalar daha uzun ömürlü olma eğilimindedir, çünkü yalıtım malzemeleri binaları nem, küf ve diğer çevresel etkenlere karşı korur.
Enerji verimliliği, aynı zamanda karbon ayak izini azaltarak çevreye olan etkiyi minimize eder. Yalıtım ürünleri, binaların daha az fosil yakıt tüketmesine yardımcı olur ve bu da sera gazı emisyonlarını düşürür. Sürdürülebilir bir dünya için bu tür çözümler, çevre dostu ve enerji verimli binaların inşa edilmesine katkı sağlar.
Yalıtım, binalarda daha dengeli ve sabit bir iç ortam sıcaklığı sağlayarak yaşam kalitesini artırır. Bu, özellikle aşırı sıcak veya soğuk hava koşullarında konforun korunmasına yardımcı olur. Aynı zamanda, dış gürültünün içeriye girmesini engelleyerek akustik konforu da iyileştirir.
KarKim olarak Ürünlerimizin enerji tasarrufu sağlama kapasitesi, yenilikçi malzemeler ve ileri üretim teknikleri sayesinde yüksek performans sunar. Bu ürünler, çeşitli iklim koşullarına uygun olarak tasarlanmıştır ve farklı binalarda kullanılabilecek esnek çözümler sunar. Örneğin, Su yalıtımında çimento, bitüm ve poliüretan bazlı ürünlerimiz mevcut. Isı yalıtımında ise mantolama sistemleri, levha yapıştırıcılar gibi ürünlerimiz var. Bu ürünler, enerji tasarrufunu maksimum düzeyde artırır.
Sonuç olarak, yalıtım çözümleri, enerji verimliliğini artırarak hem ekonomik tasarruf sağlar hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunur. Ürünlerimiz, bu alandaki yüksek performanslarıyla kullanıcıların uzun vadede hem maddi kazanç elde etmelerine hem de daha konforlu yaşam alanlarına sahip olmalarına yardımcı olur.
“AR-GE çalışmalarımızda, çevresel sürdürülebilirliği artıran yenilikçi ürünlerin geliştirilmesi üzerine yoğunlaşıyoruz”
KarKim olarak, yalıtım ürünlerinde kullanılan malzemelerin çevresel sürdürülebilirliğini nasıl sağlıyorsunuz? Malzeme seçiminde çevresel etkileri minimize etmek için hangi kriterleri dikkate alıyorsunuz ve bu ürünlerin çevresel etki analizleri nasıl gerçekleştiriliyor?
Çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için sürekli olarak yenilikçi çözümler ve teknolojiler geliştiriyoruz. AR-GE çalışmalarımız, daha az çevresel etkiye sahip yeni malzemelerin geliştirilmesine odaklanırken, mevcut ürünlerimizin de çevresel performansını iyileştirmeyi amaçlıyoruz. Bu yaklaşımlar, KarKim’in yalıtım ürünlerinde çevresel sürdürülebilirliği sağlamadaki kararlılığını ve bu alandaki liderliğini pekiştirmektedir. Hem çevreye duyarlı hem de yüksek performanslı ürünler sunarak, geleceğe yönelik sorumlu bir yaklaşım sergiliyoruz.
Malzeme seçimi, çevresel sürdürülebilirlikle doğrudan ilişkilidir ve kullanılan malzemelerin içeriği ve uzun vadeli etkileri özenle değerlendirilmelidir.
Yalıtım ürünlerimizde mümkün olduğunca geri dönüştürülebilir malzemeler kullanıyoruz. Bu, hem ürünlerin ömrü tamamlandığında atık oluşumunu azaltır hem de doğal kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar. Malzeme seçiminde, karbon ayak izini minimize eden hammaddeler tercih ediyoruz. Bu bağlamda, üretim sürecinde daha az enerji tüketen ve düşük emisyon değerlerine sahip malzemeleri kullanmaya özen gösteriyoruz. Ayrıca ürünlerimizde, mümkün olduğunca doğal ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen hammaddelere yer veriyoruz. AR-GE çalışmalarımızda, çevresel sürdürülebilirliği artıran yenilikçi ürünlerin geliştirilmesi üzerine yoğunlaşıyoruz. Bu, hem performansı hem de çevresel etkiyi dikkate alarak daha güvenli ve sürdürülebilir çözümler sunmamızı sağlıyor.
KarKim olarak, ürünlerimizin çevresel etkilerini değerlendirmek için Yaşam Döngüsü Analizi (LCA) yöntemini kullanıyoruz. Bu analiz, bir ürünün ham madde temininden üretim, kullanım ve nihai atık aşamasına kadar olan tüm süreçlerdeki çevresel etkilerini kapsamlı bir şekilde değerlendirir. Süreç içinde ürünlerimizi üretirken kullandığımız enerjinin türü ve miktarı, ortaya çıkan sera gazı emisyonları ve diğer çevresel etkiler LCA aracılığıyla detaylı bir şekilde incelenmektedir. Üretim sürecinde oluşan atıkların minimize edilmesi, geri dönüştürülmesi veya uygun şekilde bertaraf edilmesi için etkili atık yönetimi stratejileri uyguluyoruz. Su tüketimi ve diğer doğal kaynakların kullanımını minimize etmek için süreçlerimizde su tasarrufu sağlayan teknolojiler ve sürdürülebilir uygulamalar hayata geçirilmektedir.
Çevresel sürdürülebilirlik kriterlerini karşılayan ürünlerimiz için uluslararası kabul görmüş sertifikasyonlara sahip olmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda, LEED, BREEAM gibi yeşil bina sertifikasyonlarına uygun ürünler geliştiriyor ve bu standartlara uygun üretim süreçleri uyguluyoruz.
“Yalıtım uygulamalarında yalıtım yapılacak alana, kullanım amacına ve maruz kalınacak diğer faktörlere uyumlu olan doğru malzeme ve seçilecek malzemenin doğru uygulama tekniği ile uygulanması çok önemlidir”
Son yıllarda Türkiye’de su yalıtımına artan ilgi ve bu alandaki gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, meydana gelen önemli değişiklikler nelerdir? Özellikle iç mekânlar, ıslak hacimler ve dış mekânlarda kullanılan su yalıtım ürünlerinin özellikleri ve performansları arasındaki farklar hakkında detaylı bilgi verebilir misiniz? Örneğin, elastik özellikler gerektiren soğuk iklimlerde kullanılan ürünlerle, sıcak-soğuk dalgalanmalarına maruz kalan ürünler arasındaki farklılıklar nelerdir?
Son yıllarda Türkiye'de su yalıtımına olan ilgi, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde önemli ölçüde artmıştır. Bu artış, binaların uzun ömürlü olması, enerji verimliliğinin sağlanması ve yaşam kalitesinin artırılması gibi faktörlerin daha fazla önem kazanmasıyla ilişkilidir. Su yalıtımı alanında meydana gelen önemli değişiklikler ve gelişmeler, farklı mekanlar için kullanılan ürünlerin özellikleri ve performansları arasında belirgin farklar yaratmıştır. ürkiye'de su yalıtımı konusunda yasal düzenlemeler ve standartlar giderek daha sıkı hale gelmiştir. 2018 yılında yürürlüğe giren Su Yalıtımı Yönetmeliği, yeni yapılacak binalarda su yalıtımının zorunlu hale gelmesini sağlamıştır. Bu durum, su yalıtımına olan talebi ve kalite standartlarını artırmıştır. Yalıtım teknolojilerindeki gelişmeler, ürünlerin performansını artırarak daha dayanıklı ve uzun ömürlü çözümler sunulmasına olanak tanımıştır. Özellikle nanoteknoloji ve ileri polimer teknolojileri, su yalıtım ürünlerinin su geçirmezlik özelliklerini iyileştirmiştir.
Öncelikle, kullanılacak malzemeyi seçerken, malzemenin uygulanacağı alanın özelliklerini iyi tespit etmek gerekmektedir. Bu nedenle, yerinde tespit çok önemlidir. Örneğin, su yalıtımı terasta mı, dış mekanda mı, binanın cephesinde mi, ıslak hacimlerde mi, ev içindeki rutubetli duvarlarda mı veya bodrum katlarda mı yapılacak? Her durum için malzeme seçimi farklı olabilir ve bu seçimi yaparken alanın durumu göz önünde bulundurulmalıdır.
İç mekanlardaki ıslak hacimlerde genellikle çimento esaslı yarı elastik iki bileşenli ürünler kullanılır. Islak hacimlerde kullanılan ürünlerin, çatlak köprüleme yeteneklerine sahip elastik ürünler olması gerekmektedir. Bu, bina hareketleri nedeniyle oluşabilecek mikro çatlakların su geçirmezliğini korumasını sağlar.
Dış mekanlarda ise, malzeme seçiminde bölgenin hava koşulları ve iklimi dikkate alınmalıdır. Dış mekanlar için su yalıtımı sağlayan ürünler, özellikle iklim koşullarına karşı yüksek dayanıklılık gerektirir. Bu alanlarda, poliüretan ve bitüm esaslı membranlar sıkça kullanılmaktadır. Bitüm esaslı ürünler, sıcak-soğuk dalgalanmalarına karşı dayanıklı olup, UV ışınlarına karşı da koruma sağlar. Soğuk iklimlerde kullanılan su yalıtım ürünlerinin, düşük sıcaklıklarda bile elastikiyetini koruması gerekir. Sıcak-soğuk dalgalanmalarının yaşandığı bölgelerde ise termal hareketlere karşı dayanıklı, yüksek elastikiyet gösteren poliüretan bazlı ürünler tercih edilmektedir. Soğuk iklimlerde kullanılan su yalıtım ürünlerinin en önemli özelliği, düşük sıcaklıklarda bile esnekliğini kaybetmemesidir. Bu ürünler, donma-çözülme döngülerine karşı dirençli olmalı ve çatlamamalıdır. Örneğin, soğuk hava koşullarında çatılarda kullanılan bitüm esaslı ürünlerimiz, esneklik ve dayanıklılık açısından özel olarak formüle edilir. Sıcak-Soğuk Dalgalanmalarına Karşı kullanılan su yalıtım ürünleri, termal genleşme ve daralmaya karşı yüksek esneklik göstermelidir. Poliüretan ve hibrit esaslı yalıtım ürünlerimiz, bu tür termal hareketlere karşı en iyi performansı sunar. Bu ürünler, UV ışınlarına karşı da dayanıklıdır ve uzun ömürlü koruma sağlar.
Maliyet açısından, uygun maliyetli çözümler sunmak önemlidir. Hem müteahhitler hem de son tüketiciler için en uygun maliyetle en iyi sonuçları elde etmek hedeflenmelidir. Yalıtım uygulamalarında doğru malzeme, doğru yer ve doğru uygulama tekniği ne kadar önemliyse ürünün uygulaması da bir o kadar önemlidir.
Denetim de bu noktada önemlidir. Hem müteahhitlerin hem de üretici firmaların, kullanılan malzemelerin kalitesini ve uygulama standartlarını denetlemesi gerekir. Kalitesiz işçilik veya yanlış malzeme kullanımı, uzun vadede büyük sorunlara yol açabilir. Özellikle deprem kuşağında olan bölgelerde, yapılacak uygulamanın ve malzeme seçiminin bölgesel risklere uygun olması gerekmektedir.
Yalıtımda, malzeme seçimi, uygulama yeri, yerinde tespit önemlidir. Üretici markalar olarak bu faktörleri dikkate alarak kaliteli ve sürdürülebilir çözümler sunmak görevimizdir.
Havuz yalıtımında kullanılan malzemelerin ve uygulama tekniklerinin seçimi, havuzun suya dayanıklılığı ve uzun ömürlü olması açısından neden bu kadar önemlidir? Ayrıca havuz yalıtımında iç ve dış yalıtımın ayrı ayrı yapılmasının önemi ve bu süreçte kullanılan malzemelerin sağlık açısından güvenli olması konusundaki gereklilikleri nasıl değerlendirirsiniz?
Havuz yalıtımında kullanılan malzemelerin ve uygulama tekniklerinin seçimi, havuzun suya dayanıklılığı, uzun ömürlülüğü ve kullanıcıların sağlığı açısından son derece önemlidir. Havuzların yalıtımı, su sızdırmazlığını sağlamak, yapısal bütünlüğü korumak ve sağlığa uygun bir yüzme ortamı sunmak için kritik bir rol oynar. Bu süreçte iç ve dış yalıtımın ayrı ayrı yapılmasının önemi ile malzeme seçimindeki sağlık güvenliği kriterlerini şu şekilde ele alabiliriz:
1. Malzeme Seçimi ve Uygulama Tekniklerinin Önemi
Havuz yalıtımında kullanılan malzemeler, sürekli suya maruz kalan yüzeylerde su sızdırmazlığı sağlamak zorundadır. Yanlış malzeme seçimi veya hatalı uygulama, su sızdırmasına neden olarak havuzun yapısal bütünlüğünü tehlikeye atabilir ve ciddi onarım maliyetleri doğurabilir. Bu nedenle, suya dayanıklı, esnek ve uzun ömürlü malzemelerin seçimi kritiktir. Ayrıca havuz suları genellikle klor gibi kimyasallar içerir. Yalıtım malzemelerinin bu kimyasallara karşı dayanıklı olması, malzemenin zamanla bozulmasını önlemek için gereklidir. Kimyasal dirence sahip olmayan malzemeler, zamanla aşınarak su sızdırabilir. Havuzlarda kullanılan yalıtım malzemelerinin, yapısal hareketlere uyum sağlayabilecek esneklikte olması gereklidir. Özellikle betonarme havuzlarda, sıcaklık değişimlerine bağlı olarak meydana gelebilecek çatlakları köprüleyebilen elastomerik yalıtım malzemeleri tercih edilmelidir.
2. İç ve Dış Yalıtımın Ayrı Ayrı Yapılmasının Önemi
İç yalıtım, havuzun iç yüzeylerinde su geçirmezliği sağlamak için uygulanır. Bu aşama, suyun havuzun yapısına nüfuz etmesini önlemek ve havuzun iç yüzeyini korumak için hayati önem taşır. İç yalıtımda kullanılan malzemeler, suya doğrudan temas edecekleri için yüksek kimyasal direnç ve su sızdırmazlık özelliklerine sahip olmalıdır. Dış yalıtım, havuzun yapısal elemanlarını dış etkenlerden korumak için yapılır. Yeraltı suları, yağışlar veya toprak nemi gibi dış etkenlerin havuz yapısına zarar vermesini önlemek için dış yalıtım gereklidir. Dış yalıtım malzemeleri, genellikle havuz yapısının çevresine uygulanan su yalıtım membranları veya su geçirmez kaplamalar şeklinde olur. Dış yalıtım, havuzun ömrünü uzatarak yapısal bütünlüğünü korur.
3. Sağlık Güvenliği ve Malzeme Seçimi
Havuz yalıtımında kullanılan malzemelerin, sağlık açısından güvenli olması şarttır. Bu malzemeler, su ile temas ettiklerinde suya herhangi bir zararlı madde salmamalıdır. Bu, özellikle havuzların uzun süreli kullanımında ve kullanıcıların sağlığı açısından büyük önem taşır. Sağlık açısından güvenli malzemeler, uluslararası sertifikalara sahip olmalı ve toksik madde içermemelidir. Havuz yalıtım malzemeleri, ciltle temas ettiğinde alerjik reaksiyonlara neden olmayacak şekilde formüle edilmelidir. Özellikle çocukların ve hassas ciltli bireylerin güvenliği açısından bu özellik kritik bir faktördür. Havuz yalıtımında kullanılan malzemelerin çevre dostu olması, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de kullanıcı sağlığı açısından önemlidir. Düşük VOC (uçucu organik bileşikler) emisyonlarına sahip, geri dönüştürülebilir veya biyolojik olarak parçalanabilir malzemeler tercih edilmelidir.
Sonuç olarak havuz yalıtımında kullanılan malzemelerin ve uygulama tekniklerinin doğru seçimi, havuzun suya dayanıklılığı, uzun ömürlü olması ve sağlık açısından güvenli bir ortam sunması için kritik bir faktördür. İç ve dış yalıtımın ayrı ayrı yapılması, havuzun yapısal bütünlüğünü koruyarak uzun vadede sorunsuz bir kullanım sağlar. Ayrıca, sağlık güvenliği açısından, kullanılan malzemelerin toksik madde içermemesi, kimyasallara karşı dayanıklı ve çevre dostu olması gerekmektedir. Bu unsurlar, hem kullanıcıların güvenliği hem de havuzun uzun ömürlü ve güvenilir bir şekilde hizmet vermesi için esastır.
“KarKim markasını ne kadar çok ülkeye yayabilirsek, bu bizim için önemli bir avantaj olacaktır”
Geniş ürün gamıyla sektörün ve tüketicilerin ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda, dayanıklı ve uzun ömürlü yaşam alanları yaratmada katkıda bulunan KarKim’in uluslararası platformlarda gerçekleştirmeyi planladığı güncel çalışmalarından ve yatırımlarından bahseder misiniz?
Genel olarak ele alacak olursak Yapı kimyasalları sektöründe faaliyet gösteren üretici firmalar, tüketicilerin ve sektörün ihtiyaçlarına uygun, dayanıklı ve uzun ömürlü yaşam alanları yaratmaya yönelik olarak çeşitli çalışmalar ve yatırımlar yapmaktadır. Bu kapsamda, özellikle uluslararası platformlarda öne çıkan bazı güncel trendler ve yatırımlardan bahsetmek gerekirse Ar-Ge Yatırımları bunların başında gelmektedir. Yapı kimyasalları üreticileri, ürünlerinin performansını artırmak ve daha sürdürülebilir çözümler sunmak amacıyla Ar-Ge çalışmalarına büyük yatırımlar yapmaktadır. Bu çalışmalar, enerji verimliliğini artıran, çevre dostu ve düşük karbon ayak izine sahip ürünlerin geliştirilmesini hedeflemektedir. Ayrıca, nanoteknoloji gibi ileri teknolojilerin kullanımıyla daha dayanıklı ve uzun ömürlü yapı malzemeleri üretilmesi amaçlanmaktadır. Uluslararası alanda, sürdürülebilirlik büyük bir öncelik haline gelmiştir. Firmalar, üretim süreçlerinde daha az su ve enerji tüketen, atık miktarını azaltan ve geri dönüştürülebilir malzemeler kullanan ürünler geliştirmektedir. Bu ürünler, yeşil bina sertifikasyonlarına uygun olarak üretilmekte ve çevreye olan olumsuz etkileri en aza indirilmektedir. Yapı kimyasalları üreticileri, yeni pazarlara açılma stratejileri çerçevesinde uluslararası yatırımlarını artırmaktadır. Özellikle Asya, Orta Doğu ve Afrika gibi hızlı büyüyen pazarlarda yeni üretim tesisleri kurulmakta veya mevcut tesisler genişletilmektedir. Bu yatırımlar, yerel pazarların ihtiyaçlarına hızlı ve etkili çözümler sunmayı amaçlamaktadır.
Endüstri 4.0 uygulamaları, yapı kimyasalları sektöründe de hızla yaygınlaşmaktadır. Firmalar, dijitalleşme yoluyla üretim süreçlerini optimize etmekte, maliyetleri düşürmekte ve verimliliği artırmaktadır. Ayrıca, akıllı sensörler ve IoT (Nesnelerin İnterneti) gibi teknolojilerin entegrasyonu ile üretim süreçlerinin daha izlenebilir ve sürdürülebilir hale getirilmesi hedeflenmektedir.
Ayrıca firmalar, müşterilerin özel ihtiyaçlarına cevap verebilmek için inovatif ürünler geliştirmeye odaklanmaktadır. Örneğin, hızlı kürlenen zemin kaplamaları, yüksek performanslı su yalıtım sistemleri ve ultra yüksek mukavemetli beton katkıları gibi ürünler, sektörün dikkat çeken yenilikleri arasında yer almaktadır.
Bu çalışmalar ve yatırımlar, yapı kimyasalları sektörünün global çapta daha rekabetçi ve yenilikçi olmasına katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda, hem endüstrinin hem de tüketicilerin sürdürülebilir ve uzun ömürlü yapı malzemelerine olan taleplerini karşılamaya yönelik önemli adımlar atılmaktadır.
Bu bağlamda pek çok firma yurt dışı pazarında daha etkin olmaya çalışıyor. Biz de bu konuda başından beri dikkatli bir şekilde ilerledik. Ürünlerimiz, üretim kapasitemiz, fabrikalarımız ve ürünlerimizin özellikleri ile dış pazara açılmadan önce her türlü olumsuz duruma karşı hazırlığımızı iyi yapmak istedik. Bu çalışmaların sonucunda her geçen sene, ürünlerimizin performans değerleriyle bu hazırlığımızın doğru bir noktaya geldiğini gördük.
Özellikle geçen yılın ikinci yarısından itibaren yurt dışı fuarlarına katıldık. Bakü İnşaat Fuarı, Moskova ve Dubai yapı fuarlarına iştirak ettik. Bu fuarlarda ürünlerimizi tanıtma ve sektördeki potansiyel partnerlerimizle ilişki kurma fırsatı bulduk. Bu süreçte çok olumlu ilişkiler geliştirdik. Ancak, bu gelişmelerin etkilerini hemen görmüyoruz; bunlar uzun vadeli süreçlerdir.
Fuarlarla başlayan yurt dışı araştırma süreçlerimizi sürekli olarak gündemde tutuyoruz. KarKim markasını ne kadar çok ülkeye yayabilirsek, bu bizim için önemli bir avantaj olacaktır. Ülke ekonomisine yaptığımız katkı bizi gururlandırıyor çünkü biz yüzde yüz yerli sermayeli bir markayız. Sadece kendimiz için değil, yerel markalarımızın da yurt dışında büyük bir pazar payına sahip olmasını istiyoruz. Bu, milli bir mesele olarak gördüğümüz bir hedef.
2024’ün ilk yedi ayında yaptığımız değerlendirmeye göre, bu yıl koymuş olduğumuz hedeflerin paralelinde ilerliyoruz.
Yılın ilk çeyreğinde ciddi bir ivme yakaladık. Bu ivme, beşinci ve altıncı aylarda da devam etti. Üretim kapasitemizin dahi yetersiz kaldığı dönemler oldu. Sonuç olarak, yurtiçi pazar açısından 6-7 aylık dönemi olumlu bir şekilde tamamladık.
Yurtdışı pazarda ise çalışmalarımız devam ediyor. Önümüzdeki süreçte ekonomik veriler doğrultusunda hareket etmemiz gerekecek. Bu, sadece bizim için değil, tüm firmalar ve üreticiler için geçerli. Maliyetlerdeki artışlar, ham madde ve işçilik maliyetlerinde meydana gelen yükselme, sektörde genel olarak fiyatların artmasına yol açıyor.
İlk yedi aylık ivmemizi yıl sonuna kadar yüzde 100 anlamında olmasa da, en azından yüzde 80-85 oranında tamamlayacağımızı öngörüyorum. Ancak ekonomik verileri dikkatli bir şekilde takip etmemiz gerekiyor. Önümüzdeki 4-5 aylık süreçte, farklı gelişmeler yaşanabilir. Dolayısıyla üretici olarak kısa vadede bizi zorlu bir süreç olduğunu unutmamalıyız.
“Devletin eğitimleri artırması ve kontrol mekanizmalarını güçlendirmesi gerekmektedir, özellikle enerji verimliliği ve akıllı binalar konularında inşaat aşamalarında devlet denetiminin aktif bir şekilde yürütülmesi kritik bir rol oynamaktadır”
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
Devlet tarafındaki denetimlerin artırılması ve özellikle ürünlerimizi uygulayan kişilerin belirli bir eğitim ve testten geçtikten sonra belgelendirilmesi ve bunun takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir ustanın sadece genel bir ustalık belgesine sahip olması, ürünlerimizi uygulama yeteneğini garanti etmez. Bu nedenle, ürünlerimizi satın alan ustaların, ilgili alanda özel olarak eğitim almış ve belgelendirilmiş olmaları, kalite ve güvenlik açısından büyük önem taşır.
Bu bağlamda, devletin eğitimleri artırması ve kontrol mekanizmalarını güçlendirmesi gerekmektedir. Özellikle enerji verimliliği ve akıllı binalar konularında, inşaat aşamalarında devlet denetiminin aktif bir şekilde yürütülmesi kritik bir rol oynamaktadır. Yanlış uygulamalara karşı caydırıcı cezaların uygulanması, hem uygulayıcı firmalar hem de tüketiciler için güvenli ve verimli yapıların ortaya çıkmasını sağlar. Aksi takdirde, yanlış uygulamaların bedelini halk olarak bizler ödeyebiliriz.
Çarpık yapılaşmanın önüne geçilmesi ve şehir planlamalarının titizlikle yapılması gerektiğine inanıyorum. İstanbul gibi büyük şehirlerde, bir deprem anında kurtarma ekiplerinin erişemeyeceği dar sokaklar ve mahalleler mevcut. Bu gibi bölgelerde, daha iyi planlamalar ve yapılandırmalar gerekmektedir. Bu süreçlerin hızlandırılması, büyük İstanbul depreminin beklendiği bu dönemde hazırlıklı olmamızı sağlar.
Doğal afetlerin ülke genelinde etkili olması, vatanın her köşesinde insanların ve yapıların güvenliğini sağlamayı zorunlu kılıyor. Devletin bu konuda daha fazla destek sağlaması, eğitim anlamında katkıda bulunması büyük önem taşıyor. Binaları başından itibaren sağlam bir şekilde inşa edersek, depreme dayanıklı yapılar elde edebiliriz. Halkın da bu konudaki bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Devlet kanallarıyla ve görsel, yazılı medya aracılığıyla bu konuda destek verilmelidir.