Yapı Magazin
''Kentleşmenin Getirdiği Sorunlara Yeşil Çatılarla Yanıt Verip, Şehirlerimizi Yenilemeli ve Ekosistemimizi Korumalıyız''

''Kentleşmenin Getirdiği Sorunlara Yeşil Çatılarla Yanıt Verip, Şehirlerimizi Yenilemeli ve Ekosistemimizi Korumalıyız''

Kentleşmenin hızla arttığı günümüzde, doğal yeşil alanların azalması çevresel sorunları da beraberinde getiriyor. Bu bağlamda çatı sistemlerinin önemi giderek artıyor. Yeşil çatılar, sadece estetik bir görünüm sunmakla kalmayıp, aynı zamanda enerji verimliliğini artırarak “Kentsel Isı Adası” etkisini azaltıyor ve ani yağışların yönetimine katkı sağlıyor. Türkiye’de yeşil çatı uygulamaları için yasal düzenlemeler yapılırken, uluslararası sertifikasyon sistemleri de bu süreçte önemli bir rol oynuyor. ÇATIDER, bu alanda farkındalık yaratmak ve sürdürülebilir bina tasarımlarını teşvik etmek için çeşitli çalışmalar yürütüyor. Yeşil çatılar, çevre dostu çözümler arayan kentler için geleceğin vazgeçilmez bir parçası haline geliyor. ÇATIDER Yönetim Kurulu Başkanı Levent Çeki, “Artan çevre sorunları ve yapılaşma karşısında yeşil çatı sistemlerinin sunduğu avantajlardan yararlanmanın önemli bir fırsat olduğu unutulmamalıdır. ÇATIDER olarak, devlet organları, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin yeşil çatı uygulamalarını dikkate alıp bu tür uygulamaları teşvik etmeleri için görüşmeler yapıyoruz.” dedi.
Yeşil çatılar, sürdürülebilir şehir planlaması ve çevresel faydalar açısından giderek daha fazla önem kazanmakta. ÇATIDER olarak, yeşil çatılar konusunda sektördeki en iyi uygulamaları ve standartları nasıl belirliyorsunuz? Yeşil çatılar, binaların enerji verimliliği, su yönetimi ve kentsel ısı adası etkisini azaltma konularında nasıl katkı sağlıyor? Bu uygulamaların yaygınlaştırılması için hangi stratejileri benimsiyorsunuz ve sektördeki anahtar paydaşlarla nasıl işbirliği yapıyorsunuz?
Kentleşmenin etkisi ile birlikte artan bina yoğunluğu yeşil alanların giderek azalmasına neden olmaktadır. Binalar bir yandan atıklarıyla doğal çevreyi etkilerken diğer yandan da enerji ve kaynak tüketimine devam etmektedir. Yeşil çatılar sayesinde bu binaların birçok yönden ekosistemlere olumlu katkıda bulunması ve bozulan doğal peyzajın iyileştirilmesi sağlanabilmektedir.
Estetik görünümlerinin yanı sıra, yeşil çatıların yapıya getirdiği ekolojik ve ekonomik faydalar saymakla bitmez. “Kentsel Isı Adası” etkisi olarak bilinen, kırsal bölgelere kıyasla kentlerde havanın yaklaşık 4-5°C daha sıcak seyretmesi durumunun önüne geçmenin en etkili yollarından biri yeşil çatı uygulamalarının artırılmasıdır.
Son yıllarda etkisini sıkça gördüğümüz ani hava olayları neticesinde, yağışların da ani ve yoğun gerçekleştiğini görüyoruz. Yeşil çatılar, yağış ile düşen suyu çatı üzerinde yavaşlatarak ve sistem içinde tutarak, drene edilmesi gereken su miktarını yaklaşık %90'a kadar azaltmaktadır. Sistemde tutulan su, bitkiler tarafından kullanılır ve suyun geri kalanı drenaj sistemi aracılığıyla tahliye edilir. Böylece şehir şebekesine binen yük azalır, ani sel baskınları engellenir. Bu sayede yeşil çatılar şehrin su yönetimine önemli katkılar sağlamaktadır. Bulundukları yapıda bir nevi ısı yalıtım tabakası oluşturan yeşil çatı sistemleri, yapılarda yazın daha serin, kışın daha sıcak bir ortam (mikroklima etkisi) oluşmasını sağlayarak enerji verimliliğine de katkıda bulunur. 
Yeşil çatılarda yetiştirilen bitkiler, çevredeki karbondioksiti emerek oksijen üretimine katkıda bulunur ve havanın temizlenmesine yardımcı olur. Havadaki toz partiküllerini filtrelemeye yardımcı olarak, hava kirliliğini engeller. Ayrıca, yeşil çatılar şehrin ortasında, kelebekler, kuşlar ve arılar gibi birçok canlının varlığını sürdürebileceği doğal bir ortam sunarak, biyoçeşitliliğe katkı sağlar.
Dünyanın belli bölgelerinde yeşil çatılar ile ilgili oluşturulmuş standartların olduğunu biliyoruz. Örneğin, Almanya’da yeşil çatıların planlama, uygulama ve bakımı için FFL yönergesinin yıllardır ve sürekli geliştirilerek uygulandığını görüyoruz. Örneğin bu yönerge, ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede de yeşil çatı teknolojisinin başvuru kaynağı olmaktadır. 
Son yıllarda yeşil bina kavramı da önem kazanmaya başlamış, binaları çevresel etkilerine göre değerlendiren pek çok sistem geliştirilmiş ve geliştirilmektedir. Bu sistemler, yeşil dönüşüm sürecinde en etkili aşamalardan biridir.
Bugüne kadar birçok yeşil bina sertifika sistemi geliştirilmiştir. Bunların en yaygın olarak kullanılanları, 1990’da İngiltere’de ortaya çıkan BREEAM (Building Research Establishment Environmental Assessment Method), 1998’de Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkan LEED (Leadership in Energy and Environmental Design), 1998’de gelişmiş ülkelerin biraraya gelmesiyle kurulan kurulan IISBE (International Initiative for Sustainable Built Environment), 2003’de BREEAM’den uyarlanarak Avustralya’da GBCA (Green Building Council of Australia) tarafından oluşturulan GREENSTAR, 2004’de Japonya’da ortaya çıkan CASBEE (Comprehensive Assessment for Building Environmental Efficiency) ve 2009’da Almanya’da ortaya çıkan DGNB (Deutsche Gesellschaft fur Nachhaltiges Bauen)’dir.
Binaların sertifikalandırılmasında, yapımda kullanılan herbir malzemenin geri dönüşüm oranı ve üretiminde ve/veya geri dönüşümünde harcanan enerji miktarı, puanlamadaki en önemli ölçüttür.
Ülkemizde ise 20 Mayıs 2018 tarih ve 30426 sayılı Resmi Gazete İSTANBUL İMAR YÖNETMENLİĞİ 44 Madde 19/21/22 açılımlarında yeşil çatılarla ilgili yasalaşma süreci başlatılmış olup, bu adım çevre dostu yeşil binaların uygulamalarının gelişimine katkıda bulunmuştur. Yasalaşma süreci aşağıdaki gibidir.
(19) Teras çatılarda ve kat teraslarında çatı bahçesi olarak düzenleme yapılabilir. Bahçe düzenlemesi yapılabilmesi için gerekli olan 0.50 metre toprak dolgu, parapet yüksekliğine dâhil edilmez. Ortak alan olarak kullanılan teras çatılarda; bahçe düzenlemesi yapılması halinde merdiven evi yanında, bina sakinleri tarafından kullanılmak üzere, tuvalet, lavabo, çay ocağı, bahçe düzenlemesinde kullanılacak malzemeleri depolamak için merdiven evine bitişik, toplam teras alanının %10’unu ve 20 m²’yi geçmeyen ve en fazla 3.00 metre yüksekliğinde kapalı mekân oluşturulabilir. Kapalı mekân bina ön cephesine 3.00 metreden fazla yaklaşamaz.
(21) Kamu binaları da dâhil olmak üzere yeni yapılacak toplam inşaat alanı 60.000 m² üzerinde olan binalarda kent ekolojisini iyileştirmek, iklimsel klima etkisini kırmak, yağmur suyunu tutarak ani su baskınlarını azaltmak, inşaatların yeşil alan tahribini önlemek, nefes alınabilecek doğal bir ortam oluşturmak ve çatılarda ısı ve gürültü yalıtımını sağlamak amacıyla yeşil çatı sistemleri uygulanması zorunludur. Ayrıca toplam inşaat alanı otuz bin metrekareden fazla olan binalarda teras çatı yapılmak istenmesi durumunda yeşil çatı sistemleri uygulaması yapılması zorunludur. 
(22) Binaya hizmet eden ortak alan olarak düzenlenecek, yeşil çatı uygulamalarında; çim, bitki, çiçek ve küçük ağaç türlerinin yetiştirileceği en az 0.50 metre toprak dolgu oluşturulacaktır. Bina taşıyıcı sistemi toprak yükü de hesaplanarak çözülecek olup çatıda su ve ısı yalıtımı sağlanacaktır. Yapılacak olan toprak dolgu, parapet yüksekliği içinde değerlendirilmez.
Ülkemizde yapılan bazı uygulamalarda ayrıca gelişmiş ülkelerin uyguladığı standart ve protokollerin de referans alındığını görmekteyiz. 
Artan çevre sorunları ve artan yapılaşma karşısında, yeşil çatı sistemlerinin sunduğu avantajlardan yararlanmanın önemli bir fırsat olduğu unutulmamalıdır. 
ÇATIDER olarak devlet organları, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin yeşil çatı uygulamalarını dikkate almaları ve bu tip çatı uygulamalarını teşvik etmeleri için görüşmeler yapmaktayız. 
Ayrıca sektörün ve kamuoyunun bu konuda bilinçlendirilmesi için yayınlar sunmaktayız. Konferans ve benzeri etkinliklerimizde yeşil çatı sistemleri, her zaman önemli başlıklarımızdan biri olmaktadır. ÇATIDER olarak ülkemizde yeşil çatı teknoloji araştırmalarının geliştirilmesini ve bina tasarımı için düzenlenen standartların yeşil çatı teknolojilerini kapsamlı biçimde içermesini istemekteyiz. 
“Yüksek enerji verimliliği ve çevre dostu yalıtım malzemeleri, çatı uygulamalarında sürdürülebilir çözümler sunmaktadır”
Sürdürülebilirlik, çatılarda kullanılan malzemelerden tasarım yaklaşımlarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsamakta. ÇATIDER olarak, sürdürülebilir çatı sistemlerinin tasarımı ve uygulamasında hangi yenilikçi malzeme ve teknolojileri destekliyorsunuz? Özellikle, bu malzemelerin çevresel etkilerini değerlendirmek ve uzun ömürlü performanslarını garanti altına almak için ne tür test ve standartlara başvuruyorsunuz? Ayrıca, bu malzeme ve teknolojilerin sektördeki maliyet ve uygulama zorluklarını nasıl ele alıyorsunuz?
Dünya genelinde yapılan çalışmalar, bina ve sanayi sektöründe önemli derecede enerji tasarruf potansiyeli bulunduğunu göstermekte, gelişmiş ülkeler bu konuya önemle eğilmektedir. Enerji verimliliği, en az yeni alternatif enerji kaynaklarının ve bunlara yönelik teknolojilerin geliştirilmesi kadar önem taşımaktadır. Bu nedenle enerji verimliliğinin, sürdürülebilirliğin dikkate alınmaya başlaması ile birlikte yalıtım uygulamalarına daha fazla dikkat edilmeye başlandığını görüyoruz. Geleneksel yalıtım malzemelerinin yanı sıra yeni teknolojiler ile üretilen gelişmiş yalıtım malzemelerinin de sektörde yer aldığına şahit oluyoruz. Bugün daha verimli olarak ifade edebileceğimiz yüksek yalıtım değerlerine sahip veyahut daha çevreci malzemeler ile yalıtım kesitlerinde ve uygulama detaylarında farklılıklar gündeme geldiğini görüyoruz. Buna ilave olarak fotovoltaik güneş paneli teknolojisinin gelişmesi ile birlikte çatılarda güneş panellerinin estetik ve verimli çözümler sunmaya başladığını da görmeye başladık. Bu aşamada gelişmiş Avrupa ülkelerindeki uygulama örnekleri de bizlere örnek teşkil etmektedir. 
Doğaya duyarlı ve çevreci tasarımlardaki değişime paralel olarak geliştirilen yeni teknoloji yalıtım malzemeleri, çatı uygulamalarına yenilikler getirmektedir. Son dönemde bu gelişmelere en güzel örnek olarak yeşil çatıları (bitkilendirilmiş) gösterebiliriz. Yeşil çatı çözümlerinin, çatıların estetik ve kullanışlı yaşam alanlarına dönüşmesinin yanında, enerji verimliliği, ekolojik ve ekonomik birçok faydası bulunmaktadır.
Fotovoltaik güneş panelleri çatı yüzeyinin aşırı ısınmasından olumsuz etkilenir ve verimlilikleri azalır. Bitkilendirilmiş çatılar, yüzey sıcaklıklarının hava sıcaklığı ile aynı düzeyde olması nedeni ile, fotovoltaik güneş panelleri için ideal bir ortam sağlar.
Çatı uygulamalarında kullanılan malzemelerin elbette yalıtım açısından verimli aynı zamanda çevreye duyarlı olması beklenmektedir. Öte yandan ise çatı imalatı yapılırken ekonomiklik, fonksiyonellik ve estetik aranan özelliklerin başında gelmektedir. Bütün bu faydaları bir arada barındıran uygulamalar ideal uygulamalar olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle son yıllarda çatı imalatlarında sistem çözümünün bir arada olduğu yöntemlerin tercih edildiğini görmekteyiz. Özellikle son dönemde çatıda uzun ömürlü, kolay uygulanabilen ve bilhassa sistem bakımı kolay olan çatı malzemelerinin tercih ediliyor olduğunu da söylemek gerekir. 
Bugün çatı kaplama malzemeleri üreticileri de bu güncel ihtiyaçları dikkate alarak enerji verimliliğine katkı sağlayacak şekilde yeni malzemeler üretmekte ve ürünlerini bu yönde geliştirmektedirler. Metal, kil, çimento, bitüm, plastik esaslı ve diğer çatı kaplama malzemelerinin büyük çoğunluğunda çeşitli yeniliklerin olduğunu da görmekteyiz. 
Çatı yalıtım uygulamalarında maksimum verimi sağlamak için özetle şu hususlar dikkate alınmalıdır. En başta çatının projelendirme aşamasının detaylı ve doğru yapılması gerekir. Bu projelendirme aşamasında doğru detay ve malzeme belirlenmelidir. Çünkü malzemenin tam görevini yapabilmesi için doğru kalınlıkta, doğru yoğunlukta ve doğru uygulama yöntemi ile uygulanması lazımdır. Ayrıca doğru yangın sınıfında olup olmadığı da kontrol edilmelidir. Isı su yangın yalıtımı birlikte planlanmalı, malzemelerin zarar görmeyeceği şekilde çatı dizayn edilmelidir. Yalıtım katmanları tüm yüzey boyunca kesintisiz ve eksiksiz devam ettirilmelidir. Uygulama profesyonel kişilerce doğru hava koşullarında yapılmalı ve aceleye getirilmemelidir.
“Güneş enerji santralleri uygun sistemler ile çözüldüğü takdirde neredeyse bütün çatılarda uygulanabilir”
Son yıllarda Türkiye'de çatılarda güneş enerji sistemleri (GES) uygulamalarının artış göstermesiyle birlikte, bu sistemlerin kurulumu ve işletilmesi sırasında karşılaşılan zorluklar ve riskler nelerdir? Özellikle, mevcut çatı taşıyıcı sistemlerinin şiddetli hava koşullarına ve GES kurulumunun getirdiği ek yüklerin etkilerine dayanıklılığı nasıl değerlendirilmeli ve bu süreçlerde iş kazalarının önlenmesi amacıyla hangi profesyonel standartlar ve güvenlik tedbirleri uygulanmalıdır? Ayrıca, ÇATIDER'in bu konuda yürüttüğü eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin etkinliği hakkında bilgi verir misiniz?
Günümüzde tüm dünyada güneş enerjisi santrali çatı uygulamalarının artmakta olduğunu görüyoruz. Fotovoltaik teknolojisinin gelişmesi ile birlikte çatılarda yer alan güneş panelleri estetik görüntüler de sunmaya başladı. Özellikle Avrupa ülkelerindeki yeni uygulama teknikleri bizlere güzel örnekler sergilerken, ülkemizde de GES uygulamalarına olan ilgi giderek artıyor. Yenilenebilir enerji kaynağı olan güneşten maksimum verimlilik elde etmeyi sağlayan güneş enerjisi santrallerinin, kurulumu ve işletilmesi sırasında sorunlar ile karşılaşma ihtimali de bulunuyor.
Bu nedenle çatılarda GES yatırımını yapmadan önce bu konuya dair her detayı yeterince analiz etmek ve bütün ihtimalleri göz önünde bulundurmakta yarar olduğu görülüyor. Ortaya çıkan veya sonradan çıkacak zorluklara ve sorunlara karşı daha hazırlıklı olunması gerekiyor. Bunun için evvela uygulama yapılacak bölgenin güncel mevzuata uygunluğu gözden geçirilmedir. Örneğin bazı tesislerin çatı kısmının güneş enerjisi santrallerini taşıyabilecek kapasitesi olmadığından, bazı tesislerin ise mevcut enerji tüketimlerinin çatı alanına yerleştirilebilecek GES’in enerji üretiminden çok daha fazla olduğu görülür. Böyle durumlarda ise çatı alanları kullanılamaz ya da yetersiz bir kullanım sunmuş olur. Projelendirme ve proje onayı sürecinde ise , ürün seçimi ve tasarım konularının gün yüzüne çıkmasından sonra yatırımcıların bu konularda tecrübesi olan firmalardan hizmet alımı son derece önemlidir. Bu süreç elbette kişisel seçimlere bağlı olarak GES yatırım maliyetini doğrudan etkilemektedir. Bu aşamada, mühendislik alt yapısı son derece güçlü ve ürünlerini iyi tanıyan firmalarla çalışması, yatırımcıların daha verimli bir tesis işletmesine sahip olmalarını sağlarken, nihai yatırım maliyetini düşürmektedir. Uygulamanın dışında bir de onay ve kabul sürecinde yaşanan sorunlar bulunmaktadır. Bunun için de titiz ve dikkatli takip yapılmalıdır. Özellikle kurumların kısıtlı çalışmasından kaynaklı evrak ile onay sürecinde gecikmelerin olması yatırımcıların karşısına sorun olarak çıkabilmektedir. 
Verimlilik için doğru bir kurulum olmalı ve bunu gerçekleştirecek firmanın özenle seçilmesi gereklidir. GES uygulama firması seçimi yaparken dikkat etmesi gereken kriterler arasında sertifikalı ürün tercihi, optimum maliyet için mühendislik yeteneği, ürünler arası uyumluluk, düşük arıza oranı ve can güvenliği mutlaka olmalıdır. Tabi ki kalifiye uygulama ekipmanlarının gerekliliği de son derece önemlidir.
GES’ler bazı kişiler için işletmesi çok zor olan tesisler olarak bilinir. Gelişen teknoloji ve artan tecrübe ile birlikte GES’lerin uzun süre boyunca sorunsuz bir şekilde çalışabilmesi mümkün hale gelmiştir. Ancak hatalı malzeme seçimi ve tasarımı bulunan, kalifiye olmayan ekipler ile uygulanan tesislerin uzun vadede sorunlarla karşı karşıya bırakması kaçınılmazdır. Güneş panellerinin seçimi bu aşamada oldukça önemli bir yere sahiptir. Üretim sürecinde güneş panelinde meydana gelen mikro çatlakları gözden kaçırılması ve zaman içerisinde ortam koşullarından dolayı panellerde enerji üretim kayıplarına neden olabileceği mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Hatalı uygulamadan kaynaklanan ve enerji taşıyan malzemelerin birbiriyle uyumlu ve sağlam bir çalışma prensibine sahip olmaması beklenmedik sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu yüzden işletme sürecinde özellikle de bu noktaların termal olarak kontrollerinin yapılması şarttır. Bu sayede güneş enerjisi paneli kullanırken olası bir beklenmedik arızanın önüne geçmek mümkün hale gelir.
Çatı tipi GES imalatında öncelikli olarak uygulama yapılacak çatıda oluşacak ekstra yükün dikkate alınması gerekmektedir. Mevcut yapı üzerine yapılacak çatı tipi GES uygulamasının kendi ağırlığı dışında yapı formunun değişmesine bağlı olarak ilave kar yükü ve rüzgâr yükü de oluşabilecektir.
Güneş enerjisi kurulumu yapılacak çatının kaplama çeşidi ve yöntemi de hayati bir önem taşımaktadır. Çatı kaplamalarına ve taşımalarına montelenecek bu sistem uzun bir süre çatıda kalacağı için, çatı kaplamalarında çatı GES kurulumu yapıldıktan sonra ciddi bir tadilat istemeyecek durumda olması gerekmektedir.
Çatı GES kurulumu aşamasında proje uygunluğu ve yapılacak olan işçilik, kurulacak olan sistemin verimliliği ve dayanımı hakkında oldukça etkilidir. Çatı güneş panellerinin uygun montajından, kablo bağlantısına, konstrüksiyon montajı esnasında sağlanacak sızdırmazlığa, oluşacak izolasyon hatalarının önlenmesine kadar oldukça fazla detay barındırmaktadır.
Güneş enerji santralleri uygun sistemler ile çözüldüğü takdirde neredeyse bütün çatılarda uygulanabilir. Çünkü çatıların şekli, yönü, konstrüksiyonu, kaplaması birbirine göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle çatının öncelikle çok iyi etüt edilmesi gerekmektedir. Buna göre projelendirme yapılmalıdır.  Bu aşamalarda muhakkak uzman bir çatı firmasının desteğini almakta fayda olacaktır. 
Güneş panellerinin ömrünün ortalama 25 yıl olduğu düşünüldüğünde, uzun hizmet veren avantajlı bir yatırım olduğu görülmektedir. Bu nedenle de sağlam bir alt yapıya, yani sağlam bir çatıya ihtiyaç olduğu ortadadır. Artık çatı taşıyıcı sistemlerinin hem mevcut durumdaki iklim değişikliklerine, şiddetli rüzgar ve fırtına, aşırı kar, hem de GES kurulumuna uygunluğunun düşünülmesi gerekiyor. ÇATIDER olarak “Güneş Enerjisi Santrali Çatı Uygulamaları” konusunda Almanya’da ki bir STK ile ön çalışmasını yaptığımız eğitim programını uygulamaya alma isteğimiz var. Ancak bu çalışmanın epey başındayız. Buna benzer yeni çalışmalar yapmaya ve tüm STK’larla iş birliğine hazırız.
Son dönemde çatı yangınlarının artışı, çatı kaplamalarının yangına karşı dayanıklılığının önemini vurgulamaktadır. Ülkemizdeki Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik (BYKHY) çerçevesinde çatı ve çatı kaplamaları için belirlenen yangın güvenlik önlemleri nelerdir? Ayrıca, uluslararası mevzuatlarla kıyaslandığında ülkemiz mevzuatının eksiklikleri neler olabilir ve bu eksikliklerin giderilmesi için ne tür önerilerde bulunabilirsiniz?
Maalesef ülkemizde binaların çatı ve cephelerinde meydana gelen yangınlar can ve mal güvenliği açısından büyük riskler oluşturmaktadır. Bu risklerin azaltılması için ise aktif ve pasif yangın güvenlik önlemlerinin alınması şarttır. Ülkemizde yangın güvenliğinin sağlanmasına yönelik yönetmelik bulunmaktadır. Yönetmelik asgari koşulların sağlanmasına yönelik gereklilikleri barındırmaktadır. Ancak maalesef yönetmeliğin bulunması tek başına yeterli olmamaktadır. Zira yangın konusunda alınacak tedbirlere yönelik toplumun yeterli bilince sahip olmadığını görmekteyiz. Öte yandan yapıların projelendirilmesi ve imalatı sırasında gerekli gözetim denetimin ve kontrolün yetersiz kaldığını görmekteyiz. Tabi ki bu eksiklikler ihtiyaç duyulan tedbirlerin alınamamasına neden olmaktadır. Son yıllarda yanlış detay ve malzeme seçimi nedenlerine bağlı olarak binalarda yangınların ortaya çıktığını görmekteyiz. Özellikle de büyük ve yüksek yapılarda bu tip yangınların çıkması bizleri daha çok endişelendirmektedir. Yakın geçmiş dönemde ortaya çıkan çatı ve cephe yangınları, ilgili mevzuatların geliştirilmesini ve revize edilmesini gerekli kılmaktadır. Özellikle yangın güvenliği konusunda gelişmiş ülke mevzuatlarının ortaya konularak ülkemiz mevzuatının değerlendirmesi yapılmalı ve tasarıma yönelik mevzuat kapsamında alternatif çözüm önerileri sunulmalıdır.  
Mevcut yönetmelik ülkedeki her türlü yapı, bina, tesis ile açık ve kapalı alan işletmelerinde alınacak yangın önleme ve söndürme tedbirlerini, ve ayrıca yangının ısı, duman, zehirleyici gaz, boğucu gaz ve panik sebebiyle can ve mal güvenliği bakımından yol açabileceği tehlikeleri en aza indirebilmek için yapı, bina, tesis ve işletmelerin tasarım, yapım, kullanım, bakım ve işletim esaslarını, kapsamaktadır.
Yangının ortaya çıkmasında etken 4 unsur bulunmaktadır. 1- Yanıcı madde 2- Oksijen 3- Isı 4- Kimyasal zincirleme reaksiyon.
Çatıların inşasında; a) Çatının çökmesi, b) Çatıdan yangının girişi ve çatı kaplaması yüzeyinin tutuşması, c) Çatının altında ve içinde yangının yayılması, ç) Çatı ışıklığı üzerindeki rüzgâr etkileri, d) Çatı ışıklığından binaya yangının geçmesi, e) Yangının çatı kaplamasının dış yüzeyi üzerine veya katmanlarının içerisine yayılması ve alev damlalarının oluşması, f) Bitişik nizam binalarda, çatılarda çıkan yangının komşu çatıya geçmesi ihtimalleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Elbette yangının ortaya çıkmasında ve yayılmasında pasif yangın güvenlik önlemleri büyük önem arz etmektedir. Bu aşamada yapı malzemelerinin ve yapı elemanlarının seçiminde dikkatli olunması büyük etki sağlamaktadır. Bilhassa binaların çatı ve cepheleri, iç -dış mekân arasındaki bağlantıyı oluşturması açısından yangın güvenliği sebebiyle riskli yapı elemanlarıdır. Yangının binaya sıçramasında, farklı yönde yayılmasında kritik yapı elemanları olan çatılar ve cepheler, tasarım aşamasında birtakım güvenlik önlemleri ile iyice donatılmalıdır. 
Çatı kaplamalarının dış yangın etkisine karşı BROOF sınıfı malzemelerden, çatı kaplamaları altında yer alan yüzeyin veya yalıtımın en az zor alevlenici malzemelerden olması gerekir. 
Ancak, çatı kaplaması olarak yanmaz malzemelerin kullanılması durumunda üzerine çatı kaplaması uygulanan yüzeyin en az normal alevlenen malzemelerden olmasına izin verilir.
Yüksek binalarda ve bitişik nizam yapılarda; a) Çatıların oturdukları döşemelerin yatay yangın kesici niteliğinde, b) Çatı taşıyıcı sistemi ve çatı kaplamalarının yanmaz malzemeden olması gerekir. Fabrika binaları yüksek bina veya bitişik nizam vasıflarında olmasa bile çatıları bu özelliklerde olmalı, en azından (b) bendinin şartlarını sağlamalıdır.
Yangın Yönetmeliğinin çatılar bölümünde hiç sözü edilmeyen son derecede önemli bir hususu belirtmekte yarar var. Çatı yangınlarının çok büyük bir kısmı, çatı arasındaki faaliyetler nedeni ile bina içinden çıkmaktadır. Bu nedenle yanmaz veya yangından çok geç etkilenen çatı kaplama malzemelerinin kullanıldığı çatılarda, bina içinde dumandan zehirlenmeleri önlemek için mutlaka pnömatik olarak açılan duman bacaları yapılmalıdır. 
“Ülkemiz çatı sektöründeki kaplama malzemeleri, özellik, kalite ve çeşit açısından gün geçtikçe zenginleşmeye devam ediyor”
İnşaat sektörünün önemli alt sektörlerinden birini oluşturan çatı sektörünün dünya pazarındaki yerini değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz?
ÇATIDER olarak yaptığımız araştırmalar sektördeki toplam çatı kaplama malzemesi üretim kapasitesinin 250 milyon metrekarenin üstünde olduğunu göstermektedir. 2023 yılında deprem nedeniyle kapasitenin neredeyse tamamının kullanıldığını ancak, 2024’te ve 2025’te toplam kapasitenin altında üretim gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Yeni yaklaşımlar ile birlikte sadece metrekare bazında değil, nitelik ve değer bazında da büyümenin devam ettiği görülmektedir. Bugün ülkemiz çatı sektörü pazar büyüklüğünün, dünya çatı pazarının %1,3’ünden fazlasını oluşturduğu tahmin edilmektedir.
Yapılan son araştırmalarda, dünya genelinde çatı kaplama pazarının, konut, ticari ve endüstriyel uygulamalarda yüksek taleple birlikte 2031 yılına kadar 322 Milyar ABD Doları değerine ulaşacağı tahmin edilmektedir. Avrupa'daki çatı kaplama pazarı ise yeni yapılan 2023-2027 tahmin raporlarına göre istikrarlı bir büyümeye hazırlanmaktadır. Çevre dostu ve sürdürülebilir çatı kaplama malzemelerine yönelik artan talebin etkisiyle pazarın %4'lük bileşik yıllık büyüme oranında büyümesi bekleniyor. Biz de ise çatıların daha nitelikli hale dönüştürülmesi gibi büyük bir potansiyel olduğu dikkat çekiyor. Buna ek olarak enerji tasarruflu çatı kaplama sistemlerine ilişkin artan farkındalık ve benimsenmenin pazar büyümesini hızlandırmasını bekleniyor.  
Ülkemiz çatı sektöründeki kaplama malzemeleri, özellik, kalite ve çeşit açısından gün geçtikçe zenginleşmeye devam ediyor. Bu sayede çatı sanayicilerimiz, ihracat pazarlarında yeni fırsatlar ve alanlar yakalayabiliyor. Enerji verimliliğine yönelik sitemlerin gelişmesi ve yalıtım alanındaki gelişmeler ile çatı alanlarının yaşamın içinde daha fazla yer alması ile birlikte, sektöre dahil olan firma sayısında artışın ve sektörün hacminde büyümenin devam etmesini bekliyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
Sektörümüzde önemli bir yere sahip olan ve sektörün önemli konularına yer veren Yapı Magazin dergisine bu röportaj için teşekkür ediyorum. Yayın hayatınızda başarılar diliyorum.




Etiketler:

#catider #cati #cephe #gunesenerjisisistemleri #yesilcatilar

Paylaş:
İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN
Our site uses cookies. Learn more about our use of cookies: cookie policy

Sign Up for Our Newsletter