Yapı Magazin
“Tpao Hq’da Bilgi Akışının Bım İle Sağlanmasıyla Birlikte Şantiyede Ortaya Çıkacak Sorunların Önüne Geçildi”

“Tpao Hq’da Bilgi Akışının Bım İle Sağlanmasıyla Birlikte Şantiyede Ortaya Çıkacak Sorunların Önüne Geçildi”

Melike Altınışık Architects - MAA, tarafından Zonguldak’ta yapımına başlanan TPAO Genel Müdürlüğü’nün 2023 yılında tamamlanması öngörülüyor. Eşsiz bir gözlem alanı sayılabilen TPAO Genel Müdürlüğü, antik çağda Billaius olarak adlandırılan Filyos nehrinin Karadeniz’e döküldüğü bölgede yer alıyor. Sadece ofis ve üst düzey toplantı mekânı olarak hizmet vermenin yanı sıra dalgakıran eşiğinde konumlanan bir gözlem alanı da olan Genel Müdürlüğün projelendirilmesinden finalize edilmesine kadar her aşamasında yapı sektörünün sayısal geleceği olarak da adlandırılan “BIM” kullanılıyor. Melike Altınışık Architects – MAA Kurucusu ve Mimar Melike Altınışık, TPAO Genel Müdürlüğü’nün tasarımından finalize edilmesine kadar tüm süreçlerinde BIM uygulamalarını kullandıklarını belirterek, bu sayede farklı disiplinlerin bir arada zaman ve uzamdan bağımsız olarak çalışabildiğini ve şantiye aşamasında gerçekleşebilecek sorunların önüne geçtiklerini belirtti.

MAA tarafından Türkiye Petrolleri Anonim Şirketi için tasarlanan TPAO Genel Müdürlüğü, Zonguldak’ta Haziran 2022’de inşaat sürecine başladı. Oldukça farklı bir cephe tasarımına sahip projenin planında hangi noktalara dikkat ettiniz?

Antik çağda Billaius olarak bilinen, Filyos vadisi ve nehrinin Karadeniz’e döküldüğü önemli bir noktada yer alan TPAO Yönetim binası, Filyos Limanı alanı içinde planlanan bölgenin üst düzey yönetimine hizmet verecek ve dalgakıran duvarının eşiğinde bir seyir alanı oluşturacak şekilde tasarlanmıştır.

Proje mimari tasarım yaklaşımı açısından, Filyos Limanı’nın batı kenarında kara ile denizin, geçmiş ile geleceğin, tarih ile teknolojinin birbirine karıştığı bir eşik olarak tanımlanır. Gündelik yaşamı, sosyal karşılaşmayı, mekânsal çeşitliliği içinde barındıran hem içeride hem dışarıda hem geçmişte hem gelecekte olan, zaman ve süreklilik arasındaki mekânsal bir kavuşumun temsili mevcuttaki dalgakıran duvarını 110 metre genişliğinde ve 30 metre derinliğinde yeni bir arayüz mekânına dönüştürmeyi hedefler.

Bu arayüz mekânı tarih, doğa ve teknoloji arasında bir köprü kurar, sınır mekânsallaşır ve mekânlar arasındaki ilişkiler bulanıklaşır. Sadece ofis ve üst düzey toplantı mekânı olarak hizmet vermenin yanı sıra dalgakıran eşiğinde konumlanan bir gözlem mekânıdır. Bu gözlem alanı, fonksiyonel bir tanımlamadan daha fazlasıdır, bölgenin mekânsal ve davranışsal coğrafyasına yansımasını birkaç farklı rota üzerinden tartışır.

Dalgakıran eşiğindeki yeni yönetim binası yaklaşık 3,270 m² alandan ve 3 kattan oluşur. 4,5 metre yüksekliğindeki dalgakıran duvarı 9 metreye yükseltilmiş olup, yapının en yüksek kotu 17 metreye kadar çıkar.

Binanın zemin katı, ana giriş, danışma-lobi, mutfak, teknik alan ve destek hacimlerinden oluşan bir karşılama mekânı olarak düşünülmüştür. Yapının merkezinde, farklı katlar ve mekânlar arasında görsel ve erişim bağlantıları oluşturan iki katlı, cömert bir atrium mekânı yer alır. Diğer katlar ofisler, toplantı odaları ve gözlem alanları olarak ayrıştırılmıştır. İlk katta açık ofis alanları, genel müdür odası, sekreterya, yemekhane, arşiv ve destek hacimleri yer alır. 50 kişilik üst düzey toplantı salonu, ana atrium boşluğunun üstüne, adeta boşlukta asılı bir mekânmış gibi yerleşir. Ana toplantı salonunun yanı sıra büyük fuaye alanı ve ziyaretçilerin liman alanını 360 deneyimleyebilecekleri şekilde tasarlanan seyir terası alanları ikinci katta yer almaktadır. Batı yönünde Karadeniz’e doğru yaklaşık 5m çıkıntı yapan seyir terasından tarihi Filyos coğrafyası ve Karadeniz tüm etkileyici doğasıyla gözlemlenirken, doğu yönünde ise Filyos Limanı’nın devinim halindeki işleyişi gözlemlenir.

“BIM, projede sonraki süreçlerde ortaya çıkabilecek birçok sorununu baştan ortaya koymamızda önemli bir aktör olarak yer alıyor”

Projenin tasarım aşamasında “yapı sektörünün dijital geleceği” olarak adlandırılan Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) tercih edildi. BIM sistemini tercih sebebinizi etkileyen unsurlar neler oldu?

MAA’da her projenin kendine özgü bir tasarım ve uygulama sistemi var. Bu bakış açısı aslen sadece mimariyi değil yapının gerçekleşmesi için ilişki kurulan uygulama sürecindeki tüm aktörleri de etkilemekte. Disiplinler arası düşünmek ve hareket etmek, yeni dünyanın bir zorunluluğu artık. Yeri geliyor, mimar olarak bir sistem tasarımı öneriyoruz ve bu sistemin mühendis ekip tarafından hem test edilmesinde hem de projelendirme sürecinde bizzat rol alıyoruz. Standartlaşmış bir çözüm fabrikasının parçası olmak yerine, her zaman danışmanlar ve mühendisler birlikte yeni fikirler geliştiriyoruz.

İçinde bulunduğumuz coğrafyada, kültürel ve ekonomik altyapı gibi çeşitli bağlamlarda mimar ve mühendis ilişkisi arasında aslında bir uçurum söz konusuyken sahip olduğumuz bu düşünsel altyapı ile aradaki uçurumu olabildiğince ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de aslında en iyi disiplinler arası platform olduğunu düşündüğümüz, “BIM” adı verilen Yapı Bilgi Modellemesi’ni (Building Infromation Modeling) kullanıyoruz. BIM, danışmanlar ve mühendisler ile ortak yapıyı oluşturacak sistemi tasarımdan uygulamaya kadar kurmamızı sağlıyor. Projenin ileride çıkabilecek birçok sorununu baştan ortaya koymamızda önemli bir aktör olarak yer alıyor.

BIM sayesinde TPAO HQ proje sürecinde tasarımdan uygulamaya bir taraftan hem tasarımımızın bütünlüğünü kontrol altında tutarken diğer taraftan da farklı disiplinlerin bir arada yer aldığı bu platformda üst düzey kontrol seviyesine eriştik.

“TPAO HQ BIM sistem kurgusunu oluştururken farklı proje safhalarında ihtiyaçlara göre farklı BIM süreçlerini projeye entegre ettik”

Bu noktada TPAO HQ projenizde hangi yazılım sistemini kullandınız ve BIM’in hangi aşamaları projenin hangi süreçlerinde kullanıldı?

TPAO HQ BIM sistem kurgusunu oluştururken tasarımdan uygulamaya farklı proje safhalarındaki ihtiyaçlara göre farklı BIM süreçlerini projeye entegre ettik. Projenin formuna ve bağlamına baktığımızda amacımız formun işleyişe yansımasıydı. Projenin daha konsept aşamasında BIM ile başladık. Bir yandan tasarıma daha çok vakit ayırma şansı sunan diğer yandan da uygulama aşamasına geçilmeden mühendisler ile projenin sonraki aşamalarında sürece destek olacak bir altyapı oluşturuldu. Bu anlayış proje aşamalarının birbiri içerisinde devinimi, cobia, 4d süreçleri gibi ileri safhalarda operasyonel sistemlerinde entegresini sağlayabilmesi yönünde bir bakış açısıyla ilerletildi.

Bu süreçte Rhino, Grasshopper, Revit ve Dynamo yazılım sistemleri olmak üzere 4 ana aktör süreçte bize eşlik etti. Tasarım aşamasında Rhino + Grasshopper ikilisi ile projeye özgü hesaplamalı tasarım yazılımlarımızı geliştirdik. Hesaplamalı olarak kontrol edilebilir yazılım hem kütle tasarımında hem de güneş ve rüzgâr gibi iklim verileri üzerinden tasarım kararları verme aşamalarında kullanıldı.

İlerleyen safhalarda bir yandan Rhino + Grasshopper ikilisi üzerinden daha da detaylandırılarak cephe tasarımının strüktürel altyapı ile uyumlu panelleme ve optimizasyon süreçleri geliştirilirken diğer yandan eş zamanlı Revit + Dynamo programı üzerinden tüm disiplinler ile bütünleşik bir şekilde uygulama ve detay projeleri hazırlandı.

Projenin tasarım ve yapım tekniği senaryolarının tekdüze olmaması ciddi bir bütçe kontrol riskini de ortaya koydu. Bu riski minimize etmek içinde BIM’i sadece 3B bilgi paylaşılan bir platform olarak görmeyip yapım sürecinde bütçesel riskleri de minimuma indirmemizde bize eşlik eden diğer önemli bir aktör olarak sisteme dahil ettik.

“TPAO HQ proje sürecinde bilgi akışının 3B model içeren bir bilgi havuzundan yapılabilmesi ile şantiyede yaşanabilecek sorunların önüne geçildi”

TPAO HQ projelendirme sürecindeki erişilebilirlik- bilgiye ulaşma ile ilgili önemsediğiniz deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz?

TPAO HQ proje sürecinde BIM sistem anlayışı, öncelikle tüm disiplinler ile bilgi akışının tek bir merkezden 3B model içeren bir bilgi havuzundan yapılabiliyor olması kritik kararların daha şantiye aşamasına geçilmeden fark edilip düzenlenmesinde önemli rol oynadı. Diğer yandan 3B modele aynı mekânda olma ihtiyacı duyulmadan Werner Sobek mühendislik ekibinin Stuttgart’tan ya da İstanbul’dan projeye BIM 360 üzerinden erişebilmesi hatta A360 ile telefondan bile kolaylıkla erişim sağlaması süreç yönetimi açısında çok önemliydi. İşverene VR üzerinden model içerisine erişim ve 3B simülasyon aracılığı ile mekânsal deneyim sunma imkânı da sürecin önemli bileşenlerinden oldu.

“Teknolojiyi, başta mimari olmak üzere tüm disiplinlerde, doğanın ve insanlığın sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik kullanmalıyız”

Bir yapı inşa edilirken bulunduğu konumun özelliklerine göre projelendirilmesi gerekiyor. BIM uygulamaları da projenin inşa edildiği konuma göre planlama yapılmasını olanaklı kılıyor. Tasarım aşamasında konumun önemi düşünüldüğünde, iklim verileri ve sürdürülebilirlik noktasında BIM’in sürece etkisi nedir?

MAA’nın mimarlık deneyimi “doğa- teknoloji- mimarlık” arasındaki ilişkinin tam ortasında duruyor. Birkaç önemli soru var. Bunlar arasında “doğaya nasıl bakmalıyız, teknoloji ile nasıl konuşmalıyız ve tabii ki bu soruların cevaplarını mimarlığa ve yapılarımıza nasıl yansıtmalıyız?” soruları yer alıyor.

Doğayı dinlemek, doğadan öğrenmek, doğanın matematiğini, içinde barındırdığı çeşitliliği sağlayan sistemsel parametreleri anlamaya çalışmak ve uygulamak tasarım süreçlerinde en büyük esin kaynağımız. Hızla değişen iklimsel çevre sorunları için arayacağımız cevaplarda bu konular çok önemli. Teknolojiyi, başta mimari olmak üzere tüm disiplinlerde, asıl doğanın ve buna bağlı olarak da insanlığın sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik kullanmalı.

BIM ise tam da bu noktada bize sunduğu olanaklar sayesinde bulunduğu yerle iklim verileri üzerinden kütlesel kararlardan, malzeme seçimlerine geniş bir yelpazede ön görülebilir tasarım parametreleri sunabilmektedir. Bu sayede bağlamını iklim verileri üzerinden tarifleyen bina tasarımları yapılabilmektedir.

Gelecekte insan vücutlarını, beynini, aklını yapabilecek mühendislikler geliştirilmeye başlandığı bir dünyaya doğru evrilirken elbette mimarlıklarımızda kullandığımız araçlar kadar kullanılan malzemeleri, yapım metodolojilerini kurgulanan bağlamlar çerçevesinde yeniden keşfetmeliyiz ve BIM gibi ortak akla sahip sistemler üzerinden yapılı çevreye bunları entegre etmeliyiz.

Etiketler:

#bım #tpohq #mimaritasarım

Paylaş:
İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN
Our site uses cookies. Learn more about our use of cookies: cookie policy

Sign Up for Our Newsletter