Yaşanan iklim kriziyle birlikte dünyanın
gündem maddelerinden birini sürdürülebilirlik çalışmaları oluşturuyor. Hayatımıza
giren bu kavramın daha da büyük önem kazandığı son dönemlerde birçok çalışma ve
uygulamalar bu kavram doğrultusunda şekil alıyor. Özellikle yapıda
sürdürülebilirlik, yapı malzemelerinin çevre dostu sürdürülebilir olması ve
yapı uygulamalarının önemi gittikçe artıyor. Yapılarda sürdürülebilirlik söz
konusu olduğunda ise işe ilk olarak zeminden başlamak gerektiğini söyleyen
Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, zemin etütünün önemini,
yapı malzemelerinin kalitesi ve çevresel etkilerini, kentleri güvenli ve
sürdürülebilir kılmak için yapılması gerekenleri Yapı Magazin dergisine
değerlendirdi.
Deprem koşulları hariç doğal afetlerden etkilenmeyen, morfolojik, jeolojik ve jeoteknik özellikleri açısından yerleşime uygun nitelikli alanlara değinen Naci Görür, “Herhangi bir yerde, kentler ya da yerleşim alanı oluşturulurken ve geliştirilirken, o bölgenin yerleşime uygun olup olmadığı detaylı bir şekilde araştırılır. Bu hem jeolojik nedenlerden kaynaklı hem zeminin özellikleri nedeniyle hem de arazi kullanımının uygun olup olmadığı ile alakalıdır.” dedi.
“Sürdürülebilir kentler için öne çıkan ilk etken zemindir”
Bir yapı inşa edilirken sürdürülebilir bir kent
de planlanıyorsa ilk dikkat edilmesi gereken unsurun zemin olduğuna değinen
Görür, bu zeminin, kullanıma elverişli olup olmadığının, tarım ve orman
sahasına zarar verip vermediğinin, deprem karşısındaki durumunun incelenmesi,
kısacası zemin etütü çalışmasının yapılması gerektiğini belirtti. Zemin etütü,
zeminin dayanıklılığının, suyunun, sıvılaşmasının, faylı olup olmadığının,
uygulama yapılacak alan ve arazi zeminine yapılan analizlerin bütünün bölgede
kontrol edilmesini ifade eder.
Zemin etütü konusunda yeterli bilincin oluşmadığını söyleyen Naci Görür, yaşanan depremlere de değinerek “Bugün baktığımızda 23 kentimiz doğrudan doğruya aktif fayların üzerinde kurulmuş durumda. Farkındalık yok. Bunu resmen bir bombanın üzerinde oturuyormuş gibi düşünebiliriz. Yerleşime uygunluğu bilen aydın bir topluluk olsaydık, bilimin öngördüğü şekilde sürdürülebilir kentleşme, yerleşme ve onun gelişimini tamamlardık. Ne yazık ki zaten bunun en acı örneğini geçtiğimiz şubat ayında yaşadık...” dedi.
“Eğer zorunluluk varsa sorunlu alanda zemin ıslahı da gerçekleştirilebilir”
Zemin etütünün yapılmasının ardından sorunlu
çıkan zeminler için de mecbur kalındığı durumlarda ıslah çalışmalarının
yapılabileceğini belirten Naci Görür konuşmasını, “Sonuç olarak sürdürülebilir
yapı veya sürdürülebilir kentleşmeye daha geniş çerçeveden bakmamız gerekiyor.
Daha önceden belirttiğim gibi zemin her şeyden önce önemli. Eğer bir zorunluluk
mevcut ise sorunlu zeminde zemin ıslahı da gerçekleştirilebilir. Yani zemin,
yerleşime bina yapımına uygun hale getirilebilir. Zemini kendini tutacak,
üstündeki yapı ile özdeşleşecek şekle getirmek gerekir. Bu da inşaat
maliyetini arttıran bir durumdur.
Gelecek nesillere aynı sorunları yaşatmamak,
güvenli ve sürdürülebilir gelecek bırakmak için elbette bu saydıklarımın
gerçekleşmesi gerekiyor. Yapıda bu nedenle zemin başta olmak üzere sırasıyla
temel ve kullandığımız malzemeler büyük önem taşıyor. Bunları yaptığımız zaman
sürdürülebilirlik söz konusu olur. Tedbirler almadığımız sürece zaten yapının
ömrünü kısaltırız ve sürdürülebilirlik gerçekleştiremeyiz.” sözleriyle sonlandırdı.