Çatı kaplama sektöründe 26 yılı geride bırakan Nimeçatı, 2025 yılı için belirlediği stratejik hedefler doğrultusunda önemli adımlar atmaya hazırlanıyor. Sektördeki yenilikçi gelişmeleri takip ederek, çatı kaplama, su ve ısı yalıtımı ile yapı kimyasalları gibi alanlarda daha dayanıklı ve düşük işçilik gerektiren ürünleri portföyüne eklemeye devam edecek olan marka, bu sayede sektördeki öncü rolünü pekiştirmeyi hedefliyor. Ekonomik zorlukları fırsata dönüştürmeyi amaçlayan Nimeçatı, operasyonel verimliliği artırmaya, lojistik altyapısını güçlendirmeye ve müşteri memnuniyetini en üst düzeye çıkarmaya odaklanacak. Nimeçatı Genel Müdürü Selçuk Aktepe, 2025 yılına dair hedeflerini şu sözlerle açıkladı, “Pazardaki değişimlere uyum sağlayarak, doğru yatırımlar ve stratejik hamlelerle sektördeki güçlü konumumuzu pekiştirmeyi planlıyoruz. Yenilikçi ürünlerle, lojistik verimlilikle ve deneyimli kadromuzla birlikte sürdürülebilir bir büyüme hedefliyoruz.”
Son yıllarda sürdürülebilir inşaat uygulamaları çerçevesinde, enerji verimliliğini artıran çatı sistemlerinin önemi giderek artmaktadır. Bu bağlamda, çatı tasarımının enerji etkinliği ve ekolojik sürdürülebilirlik açısından rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüz teknolojileri ve yenilikçi malzeme seçimleriyle çatı sistemlerinin enerji verimliliği üzerindeki etkileri nelerdir? Ayrıca, modern çatı tasarımlarında uygulanan enerji verimliliği kriterleri ve bu sistemlerin bina performansına olan katkıları hakkında neler söylemek istersiniz?
Sektör mensubu olarak öncelikli amacım, ürün seçiminde doğru tercihler yaparak uzun ömürlü çözümler sunmaktır. Geçici çözümlerle yapılan uygulamalar, zamanla daha fazla malzeme tüketimine yol açar ve 3-5 yıl sonra sökülüp atılmak zorunda kalınan sistemler, aslında kaynakların verimsiz kullanımına neden olur. Bu nedenle, tercih edilen malzemenin sadece güncel ihtiyacı karşılamakla kalmayıp, aynı zamanda uzun vadede kullanım ömrünü de göz önünde bulundurarak seçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, mevcut bütçe veya devlet desteği gibi faktörler nedeniyle ekonomik bir kaplama tercih edilebilir, ancak bu kaplama, ilerleyen yıllarda yapılacak yeni uygulamalar için altyapı oluşturabilecek bir nitelikte olmalıdır. Diğer taraftan, günümüzde yapılan bir kaplama, gelecekte solar enerji sistemleri gibi sürdürülebilir çözümlerle uyumlu hale getirilebilir. Bu nedenle, malzeme seçiminde sadece kısa vadeli faydalar değil, uzun vadeli sürdürülebilirlik de göz önünde bulundurulmalıdır.
Binalarda enerji kaybının en önemli iki kaynağı çatılar ve pencerelerdir. Çatıda doğru ısı yalıtım malzemesi kullanılmazsa, hem ısınma hem de soğutma için harcanan enerji önemli ölçüde kaybolur. Bu kaybı en aza indirmek için, çatıda kullanılacak ısı yalıtım malzemesinin, maliyeti çok etkilemeden verimli olması gerekir. Ayrıca, ısı yalıtım malzemesinin yanı sıra, son kat çatı kaplaması ve bu kaplamalar arasındaki ilişki de önemlidir. Örneğin, hava boşlukları oluşturulması gibi detaylar, uygulama aşamasında dikkat edilmesi gereken önemli unsurlar arasında yer alır. Bu tür bir tasarım, enerji verimliliğini önemli ölçüde artırabilir.
Bu tür bir uygulama, genellikle mühendislik hizmeti veya uzman desteği alındığında en verimli şekilde hayata geçirilebilir. Sonuç olarak, enerji verimliliği üzerinde çok büyük bir etki yaratılabilir. Isınma ve soğutma için harcanan enerji miktarı azalacak, enerji kaybı minimuma indirilecektir. Çatıdan kaynaklanan ısı kaybı, binadaki genel ısı yalıtım kaybının en kritik noktalarından biri olduğundan, bu alanın doğru şekilde yalıtılması büyük önem taşır.
Yeşil çatı uygulamaları, estetik avantajlarının yanı sıra önemli ekolojik ve ekonomik faydalar sağlamakta. Ancak, yüksek maliyetleri nedeniyle ülkemizde bu sistemlerin geniş çapta tercih edilmediği gözlemlenmekte. Nimeçatı olarak, yeşil çatıların bina enerji performansı, hava kalitesi ve kent ekolojisi üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeşil çatı ve çatı renovasyonu çalışmalarında malzeme seçiminde hangi kriterleri dikkate alıyorsunuz?
Günümüzde yeşil alan ihtiyacı giderek daha fazla artmakta. Birçok eski semtte bu alanlar neredeyse tükenmiş durumda. Bu bağlamda, kentsel dönüşüm projeleri ve yeni yapıların tasarımlarında, kaybedilen alanların telafi edilmesi büyük önem taşıyor. Özellikle topraktan kaybettiğimiz ciddi bir miktarı özellikle teras çatılardan kazanabiliriz. Eğimli çatılar, maliyet açısından daha yüksek olabilir ama teras çatılar bu konuda çok ideal.
Bu sorunu çözmek için en basit yöntemlerden biri, su yalıtımını yaparken yeşil çatının da projelendirilmesidir. Bu süreçte, su yalıtımı için yapacağımız maliyetin çok az bir farkla bitki köklerine dayanıklı tercih edilmesi mümkün. Sonrasında, yeşil alanın büyüklüğünü artırmak amacıyla sert zeminler yerine yeşil alanın fazla olması tercih edilebilir. Bunun için basit drenaj malzemeleri ile buradaki yeşil alan ihtiyacını çok rahat karşılayabiliriz.
Yeşil çatı sistemlerinde en önemli nokta doğru projelendirme, doğru malzeme seçimi, doğru uygulama önemlidir.
Ülkemizde eksikliği hissedilen bir diğer konu ise, yapılan yeşil çatının bakımının düzenli ve doğru bir şekilde yapılmasıdır. Yeşil çatılar, profesyonel bahçıvanlık hizmeti gerektirebilir. Dolayısıyla, doğru bakım yaparak binada yaşayan kişiler için önemli bir yeşil alan ihtiyacı karşılanmış olacaktır.
Başlangıçta, doğru planlama ve maliyet yönetimi büyük önem taşır. Küçük bir maliyet farkı ile daha verimli bir çözüm sunabilir. Yani, belki de ilk planda 1 liralık bir harcama yerine, 1,5 lira gibi daha uygun bir bütçeyle bu ihtiyacı karşılamak mümkündür. Günümüzde mevcut malzemeler, bu tür çözümleri rahatça hayata geçirebilecek kapasitededir. Nimeçatı olarak, bu ihtiyacı karşılayabilecek kaliteli malzemelerin hepsine sahibiz. Genel olarak sektörümüzde öyle.
“Yeşil çatılar, yerel yönetim desteği ve doğru malzeme kullanımıyla, şehirlerdeki yeşil alan ihtiyacını karşılayarak çevreye ekolojik katkı sağlar”
Peki yeşil çatı uygulamalarının yaygınlaştırılması adına maliyet engellerinin aşılması ve sektördeki bilincin artırılması için önerdiğiniz stratejiler nelerdir?
Bence burada en önemli faktör, yerel yönetimlerin ve belediyelerin yeşil çatılara yönelik teşvik ve destek sağlamasıdır. Bu tür projelerin maliyeti bir miktar yüksek olabilir, ancak bakım maliyetleri üstlenilerek yeşil çatılar konusunda önemli bir katkı sağlanabilir. Birçok belediyede yeşil alanlardan sorumlu personel bulunmaktadır ve aslında yeşil çatılar da bir tür yeşil alan olarak kabul edilebilir. Bu nedenle, en azından bu alanların bakımının sağlanması önemlidir. Ayrıca belediyeler, küçük çaplı da olsa belirli teşvikler sunarak bu tür projeleri destekleyebilirler. Yerel yönetimlerin bu süreçteki rolü, bence büyük önem taşıyor.
Diğer bir önemli nokta ise, projeyi yapan müteahhitlerin veya müelliflerin, yeşil alan ihtiyacını önceden fark edip, kat maliklerini bu konuda bilinçlendirmeleridir. Sonrasında ise görev bizlere düşüyor. Bizler, doğru malzemeleri temin ederek ve doğru uygulamayı sağlayarak, bu projelerin başarılı bir şekilde hayata geçmesini destekliyoruz. Bu dört paydaş – yerel yönetimler, müteahhitler, malzeme tedarikçileri ve uygulayıcılar – bir araya geldiğinde, yeşil çatılar gibi projeleri başarıyla gerçekleştirebiliriz.
Mega kentler olarak İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirler, giderek artan bir yapı stoğu ile karşı karşıya. Bu nedenle, yeşil alan ihtiyacını karşılamak için bu tür projelerin yaygınlaştırılması çok önemli. Bu sorunu, yukarıda bahsettiğim dört sacayağı ile etkili bir şekilde çözebiliriz.
Örnek vermek gerekirse, ben 1960'lı yıllarda inşa edilmiş bir binada yaşıyorum. Bina girişimin üzerindeki alan küçük olsa da, yaklaşık 10-15 metrekarelik bir alanı, ilk fırsatta yeşil çatıya dönüştürdüm. Artık yukarıdan bakan insanlar, beton ve seramik bir kütle görmek yerine, yazın canlı, baharda daha yeşil, kışın ise biraz solmuş ama yine de doğal bir yeşil alan görüyorlar. Bu küçük ama etkili değişiklik, çevreye estetik açıdan katkı sağlarken, aynı zamanda yeşil alan ihtiyacını da karşılamış oluyor.
“Çatı sistemini bir bütün olarak ele alarak, hem su yalıtımını hem de ısı yalıtımını en iyi şekilde entegre etmek, uzun ömürlü ve verimli bir çatı yapısının temellerini oluşturur”
Çatılar, binaların dış etkenlere en çok maruz kalan bölümleri olup, su girişini engellemek ve sürdürülebilir bir yalıtım sağlamak için önemli çözümler sunmakta. Nimeçatı olarak, çatı ve teras uygulamalarında ısı ve su yalıtımı konusunda sunduğunuz çözümleri detaylandırabilir misiniz? Metal, kiremit ve bitüm esaslı ürünlerin her bölgeye uygunluğu, malzeme seçiminin ömür ve enerji verimliliği üzerindeki etkileri hakkında nasıl bir yaklaşım izliyorsunuz? Ayrıca, teras uygulamalarında kullanılan çimento, poliüretan ve bitüm esaslı ürünlerin avantajları ve sınırlamaları nelerdir?
Nimeçatı'nın ana iştigal konuları arasındaki, çatı kaplaması, su yalıtımı ve ısı yalıtımı, dört ana faaliyet konumuzun üçü. Nimeçatı, tüm bu ürünleri temin etmektedir. Çatı kaplamada en yaygın kullanılan malzemeler arasında kil esaslı ürünler, özellikle kiremitler yer alırken, son yıllarda metal çatı kaplama malzemeleri ve modern teknolojiyle üretilen bitüm esaslı ürünler de dikkat çekmektedir.
Bir çatı için malzeme seçimi yaparken, Nimeçatı'nın her zaman göz önünde bulundurduğu temel ilkesi: “Bu çatıya en uygun malzeme hangisidir?”
Bu noktada, çatının yapısı ve özellikleri büyük rol oynar. Örneğin, çok kırımlı tabir ettiğimiz; güvercinliği, mail deresi, baca dibi, kalkan duvarı çok olan bir çatıysa, kiremit tarzı bir ürün yerine, yekpare bitüm esaslı bir ürün tercih edilmelidir. Diğer taraftan, düşük eğimli çatılar için, cepheyle uyumlu, estetik ve dayanıklı metal çatı kaplama malzemelerini; özellikle kenet sistem olarak bilinen, tek katmanlı ve estetik açıdan daha modern olan metal çatı kaplama malzemelerini öneriyoruz. Bunun dışında, geleneksel kiremit veya kil esaslı ürünler de kullanılabilir; ancak bu seçim, mimari cephe ve çatı yapısına göre belirlenir. Nimeçatı, bu üç ana ürün grubunu da bünyesinde barındırarak, projelere özel çözümler sunmaktadır.
Öncelikle doğru yere doğru malzeme gerekir. Düşük eğimli çatılarda, sürme esaslı malzemeler tercih edilmelidir. Bu tür malzemeler, daha performanslı ve uzun ömürlüdür. Eğim arttıkça, birbirinin üzerine binen membran türündeki örtülerin kullanımı daha uygun olacaktır. Ayrıca, küçük alanlarda ve bacadibi, kalkan duvarı gibi biraz önce söylediğim şekilde çok fazla kesit olan yerlerde, yekpare ve sürme esaslı malzemeler tercih edilmelidir. Özetle, her çatı tipi için doğru malzeme seçimi büyük önem taşır.
Hangi çatı kaplama malzemesi kullanılırsa kullanılsın, bitiş noktalarının doğru bir şekilde sonlandırılması gerekir. Bu noktada, ek bir yardımcı malzeme kullanarak bu bölgelerin sızdırmazlığı sağlanmalıdır. Aksi takdirde, özellikle bu noktalarda su birikintisi oluşabilir ve bu da su girişine neden olabilir. Ayrıca, su yalıtımının yapılması ve test edilmesinin ardından, son kat kaplama işleminden önce malzemenin zarar görmemesi sağlanmalıdır.
Bir diğer önemli konu, su giderlerinin yeterli miktarda ve doğru konumda yerleştirilmesidir. Örneğin, 100 metrekarelik bir alanda iki iniş noktası bulunmalıdır. 1000 metrekarelik bir alanda ise bu sayı 10'a çıkmalıdır. Geniş alanlarda, suyun düzgün bir şekilde tahliye edilmesi için yeterli gider noktaları bulunmalıdır. Aksi takdirde, su birikintileri kritik noktalarda su sızmalarına yol açabilir; özellikle kapı eşiği, pencere kenarları gibi hassas bölgelerde bu tür problemler yaşanabilir. Bu nedenle, doğru projelendirme çok önemlidir.
Sonuç olarak, düşük eğimli çatılarda sürme esaslı malzemeler, daha yüksek eğimli çatılarda ise membran esaslı ürünler kullanılması önerilmektedir. Ayrıca, ısı yalıtımı da unutulmamalıdır. Çatının altındaki yaşam alanını korumak için, ısı yalıtımı doğru şekilde yapılmalı, yaz ve kış mevsim geçişlerinde yoğuşma önlenmelidir. Çatı sistemini bir bütün olarak ele alarak, hem su yalıtımını hem de ısı yalıtımını en iyi şekilde entegre etmek, uzun ömürlü ve verimli bir çatı yapısının temellerini oluşturur.
“Nimeçatı olarak, 'Kazanmak yetmez, kazandırmak da gerekir' anlayışıyla, kazancımızı çalışanlarımız, iş ortaklarımız ve tedarikçilerimizle paylaşarak, tüm paydaşlarımızın birlikte büyümesini ve fayda sağlamasını hedefliyoruz”
Nimeçatı, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk anlayışını tüm operasyonlarına entegre etmiş bir marka olarak, çalışanlarının ve iş ortaklarının gelişimini ön planda tutmakta. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik hedeflerinizi hem iç hem de dış paydaşlarınızla nasıl uyumlu hale getiriyorsunuz? Tedarikçi seçiminde çevre dostu ve kaliteli ürünleri tercih ediyorsunuz. Bu yaklaşımın uzun vadeli işbirliklerine nasıl yansıdığını ve sürdürülebilirlik perspektifinde nasıl bir fark yarattığınızı paylaşabilir misiniz?
Nimeçatı, bir satış ve pazarlama şirketi olarak, üretim yapmamakta ancak yüksek kaliteli ürün temininde büyük bir özen göstermektedir. Çoğunlukla üretici markalarla işbirliği yapıyoruz ve tedarikçi seçiminde en önemli kriterlerimizden biri, tedarikçi firmanın ürünle ilgili sahip olduğu know-how ve üretim kalitesidir. Ürünlerin geçmişteki üretim deneyimleri, testleri ve uluslararası standartlara uygunlukları bizim için son derece önemlidir.
Tedarikçilerimizi seçerken, geçmiş üretim deneyimlerinin yanı sıra, üretim yeterliliği, AR-GE kapasitesi, finansal gücü ve üretim lokasyonlarının uygunluğunu da değerlendiriyoruz.
Sektörümüzde ne yazık ki merdiven altı üretimler olabiliyor. Bu sebeple, fiyat öncelikli bir kriter olmamakla birlikte, ürünlerin kalitesi ve doğru fiyat dengesi bizim için belirleyicidir. Nimeçatı olarak tedarikçi değiştirme konusunda temkinli davranıyor, ancak pazarın ihtiyaçlarına göre yeni ürünler ve tedarikçiler temin edebiliyoruz. Buradaki temel kriter, ürünlerin kalite standartlarına ne ölçüde uyduğu ve üretim süreçlerinin yeterliliğidir.
Tedarikçilerimize sürdürülebilirlik anlamında önemli bir destek sunuyoruz. Ürünlerin saha performanslarını, uygulama aşamasındaki artılarını ve eksilerini düzenli olarak onlara geri bildirim olarak iletiyoruz. Bu sayede, ürünlerin kalitesi ve sürekliliği devamlı olarak iyileştirilebiliyor.
Nimeçatı, geniş bir iş ortakları ağına sahiptir. Bu iş ortakları iki gruba ayrılmaktadır: uygulama yapanlar ve bizim ürünlerimizi satan bayiler. Uygulama yapan iş ortaklarımıza mühendislik desteği sağlarken, aynı zamanda tedarikçilerimizle birlikte uygulama sürecinde sürekli destek sunuyoruz. Ürün satan bayilerimize ise hızlı sevkiyat ve ticari avantajlar sağlıyoruz. Ayrıca, depolarımızdan ihtiyaç duydukları ürünleri zamanında temin edebilmeleri için gereken desteği veriyoruz.
Bunun dışında, uzman kadromuzla yıllık olarak bayilerimize eğitimler düzenliyor, bayi seyahatleri ve kişisel gelişim programları ile hem sosyal hem de manevi yönden onların gelişimlerine katkı sağlıyoruz.
Nimeçatı, sektörde 27. yılına girerken, kadrosundaki deneyimli takım arkadaşlarıyla da büyük gurur duyuyor. Kadromuzda 20 yılı geride bırakmış çalışma arkadaşımız bulunuyor ve çok sayıda çalışma arkadaşımız da 10 yılı aşkındır bizimle. Bu uzun süreli birliktelik, hem kişisel gelişimlerine hem de mesleki başarılarına büyük katkı sağlamaktadır. Kurumumuza ise önemli bir artı katmaktadır. Yeni katılan arkadaşlarımız ise, deneyimli kadromuz sayesinde çok kısa sürede adapte olup, sektördeki profesyonel seviyeye ulaşabiliyorlar. Bu süreç, yeni gelen her çalışma arkadaşımız için öğrenme fırsatı ve kurumumuzun gücünü pekiştiren bir unsur.
Nimeçatı olarak, biz her zaman şuna inanıyoruz: “Kazanmak yetmez, kazandırmak da gerekir.” Bu anlayışla, kazancımızı çalışanlarımızla, iş ortaklarımızla ve tedarikçilerimizle paylaşarak, tüm paydaşlarımızın fayda sağlamasını hedefliyoruz. 26 yıldır bu misyonla çalışıyoruz ve önümüzdeki yıllarda da aynı hassasiyetle devam edeceğiz.
“Türkiye çatı kaplama sektöründe, dünya ile eşdeğer bir seviyeye geldi”
İnşaat sektörünün önemli alt sektörlerinden birini oluşturan çatı sektörünün dünya pazarındaki yerini değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz?
Bu sektörün içinde uzun yıllar çalışmış biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; inşaat ve çatı kaplama sektörü, özellikle Marmara Depremi ve 2000 öncesi ile 2000 sonrası arasında çok büyük değişim gösterdi. Benim sektöre başladığım dönemde, yani 2000 öncesinde Türkiye’de çatı kaplama ve inşaat sektöründe kullanılan ürünlerin çoğu, bugün kolayca ulaşılabilir hale gelmişken, o yıllarda bu ürünlerin çoğunun belki adını bile bilmiyorduk. Ancak, 2000’li yıllardan sonra Türkiye, bu alanda önemli bir dönüşüm yaşadı ve bugün dünyada kullanılan pek çok ürün Türkiye’de rahatlıkla temin edilebilir noktaya geldi.
Bugün gururla söyleyebilirim ki; Türk girişimcileri, hem dünya çapında kullanılan ürünleri üretiyor hem de ihracatını yapabiliyor. Bu başarı, son 25 yılda elde edildi ve Türkiye çatı kaplama sektöründe, dünya ile eşdeğer bir seviyeye geldi. Tabi ki yapılacak çok iş var ve her zaman gelişmeye açık bir sektör. Ancak şunu net bir şekilde ifade edebilirim ki; bugün gelişmiş kabul edilen ülkelerde mevcut olan malzemelere Türkiye’de de kolaylıkla ulaşabiliyoruz.
Türkiye, çatı şekline ve ihtiyacına göre her türlü ürünü temin etme ve bu alanda dünya ile aynı seviyeye gelme konusunda büyük bir mesafe kat etti. Bu gelişim, sektörün gücünü ve Türkiye’nin uluslararası alandaki rekabet gücünü arttıran önemli bir faktör olmuştur.
2024 yılını geride bıraktık. Nimeçatı, 2025 yılı için belirlediği stratejik hedefler doğrultusunda sektördeki yenilikçi gelişmelere nasıl adapte olmayı planlamaktadır? Ürün çeşitliliğini artırmak ve hizmet kalitesini daha da iyileştirmek adına hangi adımları atmayı hedefliyorsunuz? Ayrıca, müşteri memnuniyetini yükseltmek ve iş ortaklıklarınızı güçlendirmek için önümüzdeki dönemde nasıl bir strateji izleyeceksiniz?
2024 yılı, hem Türkiye hem de inşaat sektörü açısından oldukça zor bir yıl oldu. Geride bıraktığımız yıl, ekonomik sıkıntılar, gelirlerin düşmesi, giderlerin artması, yüksek enflasyon ve faiz oranları gibi zorluklarla geçti. Bu bağlamda, gerçekten çok zor bir yılı geride bıraktık.
2025’e baktığımızda, bu zorlu yılın bize kazandırdığı deneyim ve dersleri kullanmanın önemli olacağını düşünüyoruz. Özellikle maliyetlerimizi ve giderlerimizi doğru bir şekilde konumlandırmak, buna uygun gelir hedefleri belirlemek, bu yılın temel stratejisi olacaktır. Ekonomik zorluklarla başa çıkabilmek için daha verimli ve stratejik bir yaklaşım benimsememiz gerektiği açık.
Ürün tarafında ise önemli değişiklikler ve yeni eğilimler gözlemleniyor. Su yalıtımı, ısı yalıtımı ve yapı kimyasalları alanlarında, eskiye göre daha yenilikçi, daha az işçilik gerektiren ve uzun vadede daha dayanıklı ürünler tercih edilmeye başlandı. Örnek vermek gerekirse, bitümlü membranlarda Proof Serisi gibi tek kat uygulama imkânı sunan ürünler daha çok tercih ediliyor. Bu ürünlerin en büyük avantajı, işçilik maliyetlerini azaltmaları ve aynı zamanda betonla entegrasyonu sağlayarak su yalıtımını daha verimli hale getirmeleridir. Bu tür ürünlere olan talep arttı ve biz de bu ürünleri temin etmeye ve satmaya başladık.
Isı yalıtımında ise mineral esaslı ürünler, özellikle taş yünü ve cam yünü gibi malzemelerin bir üst sınıfı olan ürünler, hem cephelerde hem de çatılarda daha fazla kullanılmaya başlandı. Bu ürünlerin üstün performansı, hem yalıtım verimliliğini artırıyor hem de uzun ömürlü olmasını sağlıyor. Biz de bu alanda talebi karşılayabilmek için bu ürünleri daha fazla temin eder ve satar hale geldik. 2024 yılında en fazla tercih edilen ve talep gören ürünler bunlar oldu. Bu ürünleri stoklarımızda daha fazla bulunduracağız.
2025’e yönelik olarak, deneyimli kadromuzun bilgi birikimini daha verimli kullanacağız. Ayrıca, depolama alanı yaratma ve stok miktarını artırma konusunda yatırımlar yapmayı planlıyoruz. Günümüzde lojistiğe olan önem giderek artıyor ve müşteriler, ürünlerinin ihtiyaç duydukları anda temin edilmesini bekliyor. Bu nedenle, lojistik altyapısına yatırım yapan, yeterli stok bulundurabilen ve ihtiyaca hızlı cevap verebilen kurumlar 2025’te daha da büyüyecek.
Nimeçatı olarak, biz de lojistik ve operasyonel verimliliğimizi artırmayı hedefliyoruz. Pazarla birlikte hareket etmek, pazarın büyümesine paralel olarak stratejik bir şekilde büyümek en önemli önceliğimiz olacak.
Sonuç olarak, 2025 yılında, pazara uyum sağlayarak ve doğru yatırımları yaparak, sektördeki güçlü konumumuzu pekiştirmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda, yenilikçi ürünler, lojistik verimlilik ve deneyimli kadromuzla birlikte büyümeye devam edeceğiz.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
2024 yılı, hem tüm inşaat sektörü hem de Türkiye için gerçekten çok zor bir yıl oldu. Bu dönemde yaşadığımız sıkıntılardan dolayı geçmiş olsun diyorum. Diğer taraftan, bulunduğumuz coğrafya itibarıyla kuzeyimiz, doğumuz ve çevremiz adeta bir ateş çemberiyle çevrili. Ne yazık ki, bu durumdan negatif bir şekilde etkileniyoruz. Hem insani yönden hem de iş açısından bu zorlukları hissettik.
Ancak 2025'e dair dileğim, savaşların olmadığı, barışın hakim olduğu, huzurun ön planda olduğu ve her şeyden önce mutluluğun eksik olmadığı bir yıl olmasıdır. 2025'in, hem ülkemiz hem de tüm dünyada daha sakin, daha güvenli ve umut dolu bir yıl olmasını temenni ediyorum.