Dünyada son yılların en dikkat çekici gayrimenkul trendlerinden
biri haline gelen co-ownership yani paylaşımlı mülkiyet sistemi, tek bir mülkün
birden fazla kişi tarafından satın alınarak yılın belirli dönemlerinde
dönüşümlü olarak kullanılmasını sağlıyor. Bu model, yüksek maliyetli
gayrimenkulleri ulaşılabilir hale getirirken, aynı zamanda yatırımın bakım,
vergi ve aidat gibi giderlerinin de paylaşılarak daha sürdürülebilir bir
sahiplik anlayışı sunmasına imkân tanıyor.
Vartur
CEO’su Şerif Nadi Varlı’ya göre “co-ownership”, aslında Türkiye için tamamen
yeni bir kavram değil, ancak bugünün teknolojisiyle yeniden doğmuş bir
model: “Dünyada yeni gibi görünse de temeli Türkiye’deki devremülk
sistemine dayanıyor. Fark şu: bugün Pacaso gibi girişimler bu modeli
dijitalleştirip küresel ölçekte uyguluyor.”
Bu
modelde sekiz kişiye kadar yatırımcı, bir tatil evini ortaklaşa satın alıp yıl
içinde dönüşümlü olarak kullanabiliyor. Ancak Varlı, sistemin
başarısının yönetim kalitesine bağlı olduğunu vurguluyor: “Takvim,
bakım, temizlik, değerleme ve hak sahipleri arasındaki ilişki profesyonelce
yürütülmezse sistem sürdürülemez.”
“Güvenli
modeller mümkün”
Türkiye’de
devremülk kavramının geçmişte kötü örneklerle anıldığını hatırlatan Varlı,
dijitalleşme sayesinde bu imajın değişebileceğini savunuyor: “Artık noter
onaylı dijital sözleşmeler ve profesyonel yönetim şirketleriyle güvenli
modeller mümkün. Yılın yalnızca birkaç haftası yazlığa gidebilen bir aile neden
bir evin tamamını satın alsın? Daha iyi bir lokasyonda, makul bir payla lüks
bir tatil evi sahibi olabilir.”
Bu
anlayışın, “erişilebilir lüks” kavramını gayrimenkul dünyasında
yeniden tanımlayacağını belirtiyor.
Yatırım
Odaklı Paylaşımlı Mülkiyet
Varlı’ya
göre co-ownership yalnızca tatil evi sahipliği için değil, yatırım amaçlı da
ciddi fırsatlar barındırıyor. “Prypco gibi platformlar 100 dolarla bile
gayrimenkul yatırımını mümkün kılıyor. Ancak yatırım unsuru öne çıktığında bu
modeli en güvenli şekilde uygulayabilecek yapı Gayrimenkul Yatırım Fonları’dır
(GYF).”
GYF’lerin
SPK denetimi altında çalıştığını, profesyonel yöneticilerce yönetildiğini ve
düzenli raporlama yaptığını hatırlatan Varlı, sistemin kitlesel fonlama
etkisine dikkat çekiyor: “100 bin TL yatıran 1000 kişi, toplamda 100
milyon TL’lik bir fon oluşturduğunda, pazarlık gücü 10 milyonluk yatırımcıdan
çok daha yüksek oluyor. Bu model küçük yatırımcıyı riskten korur, iş yükünden
arındırır.”
“İnsanlar mülkiyet değil, deneyim istiyor”
Türkiye’nin
co-ownership için iki güçlü uygulama alanı olduğunu belirten Varlı, şunları
söylüyor: “Birincisi, Bodrum–Fethiye–Antalya hattında tatil evi amaçlı
co-ownership modeli. Modern, şeffaf, profesyonel yönetilen yeni nesil
devremülkler. İkincisi ise GYF tabanlı yatırımcı birliği modelleri. Küçük
yatırımcıyı bir araya getirip büyük ölçekli projelerde söz sahibi yapabiliriz.”
Doğru
yönetim ve güven ortamı sağlanırsa, Varlı’ya göre bu model hem konut
erişim sorununa hem de yatırım fırsat eşitliğine uzun vadeli bir çözüm
sunabilir. Şerif Varlı, “Co-ownership, yalnızca mülk paylaşımı değil, yeni
bir mülkiyet felsefesi. İnsanlar artık mülkün değil, deneyimin sahibi olmak
istiyor. Türkiye bu dönüşümü doğru yönetirse, hem yerli hem yabancı yatırımcı
için yeni bir çağ başlatabilir.” diye konuştu.

